📜 Danıştay Karar Künyesi
İdare Dava Daireleri Kurulu – 2024/1383 – 2024/1841 – 02.10.2024
🔎 Karar Özeti
Riskli Alan Kararına İlişkin Süre Aşımı Nedeniyle Danıştay Kararı
Karar İçeriği
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2024/1383
Karar No : 2024/1841
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : …
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU: Danıştay Dördüncü Dairesinin 22/02/2024 tarih ve E:2024/512, K:2024/1154 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacıya ait … Mahallesi, … Caddesi, No:… adresinde bulunan taşınmazı kapsayan … ili, … ilçesinde bulunan ve ekli kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen alanların 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun’un 2. maddesi uyarınca riskli alan ilan edilmesine ilişkin 05/04/2023 tarih ve 32154 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan … tarih ve … sayılı Cumhurbaşkanı kararının iptali istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Dördüncü Dairesinin 22/02/2024 tarih ve E:2024/512, K:2024/1154 sayılı kararıyla;
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 7. maddesinin 1, 2 ve 4. fıkraları, 20/A maddesinin 1. fıkrasının (f) bendi, 2. fıkrasının (a) bendi, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’un 6. maddesinin 9. fıkrası, Ek-1. maddesinin 2. fıkrası, 120 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Yargı Alanında Alınan Tedbirlere İlişkin Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 2. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendi, 4 ve 7. fıkraları ile 139 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Yargı Alanında Alınan Tedbirlere İlişkin Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 1. maddesi ile 120 sayılı Kararname’nin 2. maddesine eklenen 10. fıkraya yer verilerek,
Dosyanın incelenmesinden; davacıya ait taşınmazı kapsayan alanın 6306 sayılı Kanun’un 2. maddesi uyarınca riskli alan ilan edilmesine ilişkin dava konusu 04/04/2023 tarih ve 7033 sayılı Cumhurbaşkanı kararının 05/04/2023 tarih ve 32154 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanması üzerine 06/02/2024 tarihinde kayıtlara giren dilekçe ile bakılan davanın açıldığı,
Uyuşmazlıkta, dava konusu işlemin 05/04/2023 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlandığı, bu tarihten itibaren 60 günlük (Daire kararında sehven 30 günlük yazılmış) genel dava açma süresi içerisinde en geç 04/06/2023 tarihine kadar, dava dilekçesinden anlaşılamamakla birlikte 120 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 2. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendi ile 4. fıkrası kapsamında 07/04/2023 tarihinden itibaren yasal süresi içerisinde, 139 sayılı Kararname kapsamındaki düzenlemeden yararlanılması halinde ise 02/05/2023 tarihinden itibaren en geç 31/05/2023 tarihine kadar dava açılması gerekirken, bu süreler geçirildikten sonra 06/02/2024 tarihinde açılan davada süre aşımı bulunduğundan, işin esasının incelenmesine olanak bulunmadığı gerekçesiyle davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Davacı tarafından, Almanya’da ikamet ettiği, bu nedenle deprem sonrası süreçte her gün yenilenen kararlar ile ilgili günü gününe bilgi sahibi olamadığı ve alınan kararları geç öğrendiği, kararları öğrendikten sonra dahi Konsolosluk aracılığı ile vekaletname göndermek zorunda olduğundan dava açılmasının geciktiği, dava konusu Cumhurbaşkanı kararının yalnızca davacıyı değil oldukça geniş bir alandaki mülk sahiplerini etkilediği, söz konusu kararın birçok kurum kuruluş ve kişi tarafından iptal davalarına konu edildiği, verilecek bir iptal kararının yalnızca süresi içinde iptal davası açanlar lehine sonuç doğurmasının mümkün olmadığı ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Davalı idare tarafından, Danıştay Dördüncü Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’İN DÜŞÜNCESİ: Temyiz isteminin reddi ile Daire kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY:
05/04/2023 tarih ve 32154 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 04/04/2023 tarih ve 7033 sayılı Cumhurbaşkanı kararı ile davacıya ait … Mahallesi, … Caddesi, No:…adresinde bulunan taşınmazı kapsayan … ili, … ilçesinde bulunan ve ekli kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen alanların 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun’un 2. maddesi uyarınca riskli alan ilan edilmesine karar verilmiş, bunun üzerine temyizen incelenen dava açılmıştır.
Kurulumuzun 27/05/2024 tarih ve E:2024/1167 sayılı ara kararıyla dava konusu riskli alan kararının 6306 sayılı Kanun’un 2. maddesinin 1. fıkrasının (ç) bendi ile Ek-1. maddelerinden hangisi uygulanmak suretiyle tesis edildiği hususunun davalı idareye sorulması üzerine Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının … tarih ve … sayılı yazısı ile verilen cevapta, dava konusu riskli alan kararının 6306 sayılı Kanun’un 2. maddesinin 1. fıkrasının (ç) bendi uygulanmak suretiyle tesis edildiği belirtilmiştir.
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasa’nın 40. maddesinin 2. fıkrasında, “Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır.” hükmüne, bu düzenlemenin devamı olarak da 125. maddesinin 3. fıkrasında, “İdari işlemlere karşı açılacak davalarda süre, yazılı bildirim tarihinden başlar.” hükmüne yer verilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 7. maddesinin 1. fıkrasında; dava açma süresinin, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay’da ve idare mahkemelerinde altmış gün olduğu, 2. fıkrasında; bu sürenin, idari uyuşmazlıklarda yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen günden itibaren başlayacağı, 4. fıkrasında; ilanı gereken düzenleyici işlemlerde dava açma süresinin, ilan tarihini izleyen günden itibaren başlayacağı, 8. maddesinin 1. fıkrasında ise; sürelerin, tebliğ, yayın veya ilan tarihini izleyen günden itibaren işlemeye başlayacağı kuralları getirilmiştir.
6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’un 6. maddesinin 9. fıkrasında ise, bu Kanun uyarınca tesis edilen idari işlemlere karşı tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu uyarınca dava açılabileceği hükmüne yer verilmiştir.
6306 sayılı Kanun’un 2. maddesinin 1. fıkrasının (ç) bendinde, “Riskli alan: Zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıyan, Cumhurbaşkanınca kararlaştırılan alanı ifade eder.”; 26/04/2016 tarih ve 29695 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 6704 sayılı Kanun’un 25. maddesi ile 6306 sayılı Kanun’a eklenen Ek-1. maddesinde, “(1) a) Kamu düzeni veya güvenliğinin olağan hayatı durduracak veya kesintiye uğratacak şekilde bozulduğu yerlerde; planlama ya da altyapı hizmetleri yetersiz olan veya imar mevzuatına aykırı yapılaşma bulunan yahut yapı ya da altyapısı hasarlı olan alanlar,
b) Üzerindeki toplam yapı sayısının en az %65’i imar mevzuatına aykırı olan veya yapı ruhsatı alınmaksızın inşa edilmiş olmakla birlikte sonradan yapı ve iskân ruhsatı alan yapılardan oluşan alanlar, fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek, sağlık, eğitim ve ulaşım gibi kamu hizmetlerinin düzenli bir şekilde yürütülmesini sağlamak amacıyla, Cumhurbaşkanınca riskli alan olarak kararlaştırılabilir. Riskli alan sınırı uygulama bütünlüğü gözetilerek belirlenir.
(2) a) Riskli alan kararına karşı Resmî Gazete’de yayımı tarihinden itibaren dava açılabilir. Uygulama işlemleri üzerine riskli alan kararına karşı dava açılamaz…” hükümleri düzenlenmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Yukarıda belirtilen Anayasa ve Kanun hükümleri karşısında; özel kanunlarında aksine bir hüküm bulunmadıkça, idari işlemlerde dava açma süresinin başlamasında yazılı bildirimin esas olduğu, dava açma süresi hesabında ilan tarihinin, ancak “ilanı gereken” düzenleyici nitelikteki işlemler açısından dikkate alınacağı, bireysel nitelikteki işlemlere karşı ilgililerin, bu işlemlerin kendilerine yazılı olarak bildirildiği tarihten itibaren dava açabilecekleri açıktır.
İdari işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin, yazılı bildirim tarihinden başlayacağı kuralı, idari işlemlerin idare tarafından ilgililere açık ve anlaşılır bir biçimde duyurulması ve bu işlemlere karşı idari yollara veya dava yoluna başvurmalarına olanak sağlama amacını taşımaktadır. Bununla birlikte, idari işlemin niteliğinin ve hukuki sonuçlarının davacı tarafından bütünüyle öğrenildiği kimi davalarda, bilgi edinmenin (ıttılanın) yazılı bildirimin sonuçlarını doğuracağı ve dava açma süresine başlangıç alınacağı Danıştay içtihatlarıyla kabul edilmiştir. Ancak bu istisnai durumun kabulü, bilgi edinmenin dava açma süresine başlangıç alınması da, idari işlemin niteliği ve doğurduğu hukuki sonuç itibarıyla davacılar tarafından öğrenildiğinin kanıtlanması koşuluna bağlı olup, bu koşulun gerçekleşip gerçekleşmediği açılan idari davada ancak, idari yargı merciince karara bağlanabilir. Bir başka ifadeyle, her tür bilgi edinmenin (ıttılanın) idari dava açma süresine başlangıç alınacağı şeklindeki genel bir kabul, Anayasa’nın 125. maddesi ve 2577 sayılı Kanun ile bağdaşmayacaktır.
Nitekim, 6306 sayılı Kanun’da, bu Kanun uyarınca tesis edilmiş işlemlere karşı dava açma süresinin hesabında “tebliğ” tarihinin esas alınacağına dair 6. maddesinin 9. fıkrasındaki hüküm ile anılan Kanun’da zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıyan alanların riskli alan olarak belirlenmesine ilişkin Cumhurbaşkanı kararlarının Resmi Gazete’de yayımlanmasının zorunlu olduğuna veya Resmi Gazete’de yayımlanmış olmasının ilgililere tebliğ hükmünde olduğuna dair bir kurala yer verilmemiş olması da bunu doğrulamaktadır. Ayrıca, riskli alan belirlenmesi ve sonrasında tesis edilen işlemlerin Anayasa’da yer alan bir temel hak ve özgürlük olan mülkiyet hakkını kısıtlayıcı nitelikte sonuçlar doğuracak olması itibarıyla yazılı bildirim yapılması, Anayasa’da güvence altına alınmış olan hak arama özgürlüğünün de gereğidir.
Bu çerçevede, içeriği itibarıyla muhataplara tebliği zorunlu olan, zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıyan alanların riskli alan ilan edilmesine ilişkin Cumhurbaşkanı kararlarının, yazılı bildirim veya öğrenme üzerine yasal dava açma süresi içinde dava konusu edilebilecektir.
Öte yandan, idari işlemlerin nitelikleri gereği özel kanunlarda genel dava açma süreleri dışında ayrı dava açma sürelerinin öngörülmüş olması halinde, idare tarafından idari işlemlerin nitelikleri ve tabi oldukları dava açma süreleri gösterilmedikçe özel dava açma sürelerinin işletilmesine olanak bulunmadığından, Anayasa’nın 40. maddesi hükmü uyarınca, özel dava açma süresine tabi olmasına rağmen bu hususun idari işlemde açıklanmaması halinde, dava konusu idari işlemin tebliği tarihinden itibaren özel dava açma süresinin değil, 60 günlük genel dava açma süresinin uygulanması gerekmektedir.
Bu açıklamalar çerçevesinde, 6306 sayılı Kanun’un 6. maddesinin 9. fıkrası ile bu Kanun uyarınca tesis edilen idari işlemler yönünden 2577 sayılı Kanun’da öngörülen 60 günlük genel dava açma süresi 30 güne indirilmiş ise de; dava konusu riskli alan ilanına ilişkin Cumhurbaşkanı kararı davacıya tebliğ edilmediğinden, bu işleme karşı öğrenme tarihinden itibaren 60 günlük genel dava açma süresi içerisinde dava açılabileceğinin kabulü gerekmektedir.
Dava konusu Cumhurbaşkanı kararının Resmi Gazete’de ilan edilmesinin dava açma süresinin hesaplanmasında herhangi bir etkisinin bulunup bulunmadığı hususuna gelince;
6306 sayılı Kanun’un Ek-1. maddesinin 1. fıkrası ile anılan Kanun’un 2. maddesinde yer verilen riskli alan düzenlemesinden farklı olarak kamu düzeni veya güvenliğinin olağan hayatı durduracak veya kesintiye uğratacak şekilde bozulduğu yerlerde, planlama ya da altyapı hizmetleri yetersiz olan veya imar mevzuatına aykırı yapılaşma bulunan yahut yapı ya da altyapısı hasarlı olan alanlar ile üzerindeki toplam yapı sayısının en az %65’i imar mevzuatına aykırı olan veya yapı ruhsatı alınmaksızın inşa edilmiş olmakla birlikte sonradan yapı ve iskan ruhsatı alan yapılardan oluşan alanlara ilişkin olarak fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek, sağlık, eğitim ve ulaşım gibi kamu hizmetlerinin düzenli bir şekilde yürütülmesini sağlamak amacıyla da riskli alan kararı verilebileceği hükmüne yer verilmiş olup, bu maddede; Kanun’un 2. maddesine göre daha özel bir riskli alan ilanı hali düzenlenmiştir.
Anılan maddenin 2. fıkrasının (a) bendinde yer verilen, riskli alan kararına karşı Resmi Gazete’de yayımı tarihinden itibaren dava açılabileceği ve uygulama işlemleri üzerine riskli alan kararına karşı dava açılamayacağı yolundaki düzenlemenin ise, Kanun sistematiği içinde değerlendirildiğinde, riskli alana ilişkin ana hüküm olan 2. madde uyarınca alınan riskli alan kararlarına karşı dava açma usulünü değil, Ek-1. maddenin 1. fıkrasında belirtilen sebeplerle alınacak riskli alan kararlarına karşı dava açma usulünü düzenlediği sonucuna varılmakta olup 6306 sayılı Kanun’un 2. maddesine göre alınan riskli alan kararlarına karşı Ek-1. maddenin 2. fıkrasının (a) bendindeki özel düzenlemeye göre değil, genel kurallara göre dava açılabilecektir.
Dava konusu Cumhurbaşkanı kararıyla riskli alan ilan edilen alan, 6306 sayılı Kanun’un Ek-1. maddesinin 1. fıkrasında belirtilen “kamu düzeni veya güvenliğinin olağan hayatı durduracak veya kesintiye uğratacak şekilde bozulduğu yerlerde; planlama ya da altyapı hizmetleri yetersiz olan veya imar mevzuatına aykırı yapılaşma bulunan yahut yapı ya da altyapısı hasarlı olan alanlar ile üzerindeki toplam yapı sayısının en az %65’i imar mevzuatına aykırı olan veya yapı ruhsatı alınmaksızın inşa edilmiş olmakla birlikte sonradan yapı ve iskân ruhsatı alan yapılardan oluşan alanlar”dan olmayıp ortada, Ek-1. maddenin 1. fıkrasında yer alan sebeplere dayalı olarak verilmiş bir riskli alan kararı bulunmamaktadır.
Olayda, 6306 sayılı Kanun’un 2. maddesi uyarınca verilmiş olan ve 05/04/2023 tarih ve 32154 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren riskli alan kararı dava konusu edildiğinden dava açma usulüne ilişkin olarak Ek-1. maddenin 2. fıkrasının (a) bendinde yer alan hükmün, bakılan davada uygulanması olanaklı değildir.
Bakılan davada, 6306 sayılı Kanun’un 2. maddesi uyarınca alınan Cumhurbaşkanı kararının 05/04/2023 tarih ve 32154 sayılı Resmi Gazete’de yayımlandığı, ancak davacıya ayrıca tebliğ edilmediği, davacının 06/02/2024 tarihinde bakılan davayı açtığı anlaşılmıştır.
Bu durumda, davalı idarece dava konusu Cumhurbaşkanı kararının davacı tarafından 06/02/2024 tarihinden önce öğrenildiği iddia ve ispat edilmediğine göre davacının anılan kararı bu tarihte öğrendiği ve bakılan davanın süresinde olduğunun kabulü gerektiğinden davanın süre aşımı nedeniyle reddi yolundaki Daire kararında hukuki isabet görülmemiştir.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin kabulüne;
2.Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle süre aşımı nedeniyle reddine ilişkin Danıştay Dördüncü Dairesinin temyize konu 22/02/2024 tarih ve E:2024/512, K:2024/1154 sayılı kararının BOZULMASINA,
3.Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Daireye gönderilmesine,
4.Kesin olarak, 02/10/2024 tarihinde oybirliği ile karar verildi.