📜 Danıştay Karar Künyesi
4. Daire – 2023/13503 – 2023/7204 – 21.12.2023
🔎 Karar Özeti
Çevresel etki değerlendirmesi sonucu alınan kararın ivedi yargılama usulüne tabi olduğu ve Danıştay’ın kararında özel hayata saygı hakkının ihlali bulunduğu gerekçesiyle davanın reddedildiği bir dava üzerinden Anayasa Mahkemesi’nin yeniden yargılama yapılmasına karar verdiği bir kararın incelendiği Danıştay Dördüncü Dairesi kararı.
Karar İçeriği
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2023/13503
Karar No : 2023/7204
TEMYİZ EDENLER (DAVACILAR) : 1- … Derneği
2- …
VEKİLİ : Av. …
DİĞER DAVACI : …
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Bakanlığı
VEKİLİ : Av. …
MÜDAHİL (DAVALI YANINDA) : … Madencilik ve Yapı Malzemeleri Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Mersin İli, Silifke İlçesi, Akdere Mahallesinde yapılması planlanan “Akdere Klinker Üretimi ve Çimento Öğütme Paketleme Tesisi Kapasite Artışı (2. Üretim Hattı İlavesi)” projesi ile ilgili olarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Çevresel Etki Değerlendirmesi, İzin ve Denetim Genel Müdürlüğü tarafından verilen … tarih ve … sayılı “Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Olumlu” kararının iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Projesi sahası sınırlarından itibaren en az 3 km’lik alan içerisinde zeytinlik alanlar bulunduğu ve söz konusu tesiste zeytinliklere zarar vermeden, toz ve duman çıkarmayacak şekilde faaliyette bulunulmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, dolayısıyla 3573 sayılı Kanun’a aykırı verildiği gerekçesiyle dava konusu işlemin iptali yolundaki İdare Mahkemesi kararının, Danıştay Ondördüncü Dairesinin 07/02/2019 tarih ve E:2018/5592, K:2019/963 sayılı kararıyla; 10/05/2016 tarihinde Mersin İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü elemanlarınca düzenlenen tutanakta müdahil şirket ve şahıs mülkiyetinde olan arazilerde ekonomik işletme büyüklüğünde olmayan 2006 yılından sonra ekildiği tahmin edilen dağınık zeytin plantasyonlarına rastlandığı belirtilmekle birlikte, Danıştay Ondördüncü Dairesinin yerleşik içtihatlarına göre imar planlarının tesislerin kullanım amacının belirlediği, dava konusu tesisin imar planında sanayi alanında kaldığı, planlı alanlarda öncelikle plan koşullarının esas alındığı, plan koşullarının varlığı halinde tesis planda ayrılan amaca uygun ise faaliyetin çevresel etki değerlendirmesi yönünden incelenmesi gerekmektiği, uyuşmazlıkta, sanayi amaçlı mevzi imar planı başvurusu üzerine hazırlanan etüd raporunda, söz konusu alanın 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun kapsamında yer almadığının tespit edildiği, mahallinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen bilirkişi raporunda, anılan tesis çevresinde 3573 sayılı Kanun kapsamında zeytinlik alanların bulunduğuna ilişkin değerlendirmelere yer verilmediği gibi, çevresel etki değerlendirmesi raporunda hesaplamalar, ölçümler, değerlendirmeler ve izinlerin Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinde belirtilen şartları sağladığı ve ÇED raporunda belirtilen tedbirlerin alınması halinde bölgenin flora ve faunasına zarar verilmeyeceği tespit ve değerlendirmelerinin yapıldığı ve tesisin … tarih ve … sayılı “ÇED Olumlu” kararı uyarınca 2015 yılından beri faaliyette olduğu da dikkate alındığında, dava konusu tesiste kapasite artışına ilişkin olarak verilen … tarih ve … sayılı “ÇED Olumlu” kararında hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle bozularak, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 20/A-2(i) maddesi uyarınca davanın reddi yolunda kesin olarak verilen karar üzerine, davacılar tarafından yapılan bireysel başvuru neticesinde, Anayasa Mahkemesinin … tarih ve Başvuru No:… sayılı kararıyla; … Derneği yönünden başvurunun, kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğu, … yönünden ise Danıştay’ın davanın reddine ilişkin nihai kararında somut bilgilere dayalı ve yeterli gerekçenin bulunmadığı, İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü’nün proje sahasına yakın alanda zeytinlik alan bulunduğuna dair tespitlerinin gerçeği yansıtıp yansıtmadığına yönelik bir tartışmanın yapılmadığı, Danıştay tarafından, proje sahası yakınlarında zeytinlik alan bulunup bulunmadığına yönelik çelişkili bilgi ve tespitler içerdiği kabul edilen idarenin cevabi yazısı ile bilirkişi raporunda yer verilen bilgi ve belgeler arasındaki çelişkilerin giderilmesi yönünde bir gerekçe ortaya konulmadığı, bu nedenle kamusal makamların olaya gereken özenle yaklaşmadıkları, olayda söz konusu olan kamusal ve bireysel menfaatleri gerektiği şekilde değerlendirmedikleri ve kamusal makamların özel hayata saygı hakkı bağlamında pozitif yükümlülüklerini yerine getirmediğinden Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği gerekçesiyle kararın bir örneğinin özel hayata saygı hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılması amacıyla … İdare Mahkemesine gönderilmesi yolundaki kararı üzerine, yeniden yargılama yapılarak verilen temyize konu kararda; uyuşmazlığın çözümü amacıyla çevre mühendisi ve iki ziraat mühendisi bilirkişilerden oluşan bilirkişi heyetiyle yaptırılan keşif ve bilirkişi raporunda yer alan tespitler dikkate alınarak, zeytin ağaçlarının fabrikanın tesisinden sonra dikilmiş olduğu, zeytin ağaçlarında büyüme ve gelişme fizyolojisi bakımından herhangi bir olumsuzluk görülmediği, zeytin ağaçlarının genellikle dağınık ve gelişigüzel olarak dikilmiş olduğu, zeytin ağaçlarının bakımsız oldukları, dava konusu tesis çevresinde zeytin bahçesi olarak tapuda kayıtlı olan taşınmazların büyük bir kısmının mülkiyetinin müdahil şirkete ait olduğu ayrıca tesis çevresinde bulunan düzensiz ve dağınık zeytin ağaçlarında vegetatif ve generatif büyüme faaliyetlerinin normal ve olması gerektiği şekilde devam ettiği, tesis alanın çevresindeki zeytinliklerin, 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerin Aşılattırılması Hakkındaki Kanun kapsamına girmediği anlaşıldığından, Mersin İli, Silifke İlçesi, … Mahallesi’nde … Madencilik ve Yapı Malzemeleri Sanayi ve Ticaret A. Ş. tarafından yapılması planlanan Akdere Maden İşletmeciliği Klinker Üretimi ve Çimento Öğütme Paketleme Tesisi Kapasite Artışı (2. Üretim Hattı İlavesi) projesi ile ilgili olarak verilen 04/07/2017 tarihli “ÇED Olumlu” kararında hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle, dava konusu işlem hukuka uygun bulunarak davanın reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI : Davacılar tarafından, yeniden yapılan yargılama neticesinde mahallinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen bilirkişi raporunda zeytinliklerin tesise ne kadar mesafede olduğunun açıkça belirtilmediği, bilirkişi raporunda; çimento fabrikası çevresinde bulunan düzensiz ve dağınık zeytin ağaçlarında vegatatif ve generatif büyüme faaliyetlerinin normal ve olması gerektiği şeklinde devam ettiği, bir olumsuzluğun görülmediği, tesis etrafındaki zeytinliklerin 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkındaki Kanun kapsamına girmediği belirtilmiş ise de, söz konusu Kanuna dayanılarak çıkarılan Yönetmelikte belli bir büyüklüğü esas alan zeytinlik saha tanımının iptal edildiği, dolayısıyla zeytinlik alanla ilgili büyüklük şartı aranmadığından, toz ve duman çıkardığı tartışmasız olan bu faaliyetin yapılmasının mevzuat kapsamında mümkün olamayacağı, mevcut durumdaki kapasite ile faaliyet gösterirken dahi çevre üzerinde olumsuz etkileri varken, kapasite artışıyla bu etkinin daha fazla olacağı, ancak bilirkişi raporunda bu husus değerlendirilmeden projenin çevresel etkilerinin olmayacağının belirtildiği, nitekim halihazırda faaliyet nedeniyle su sıkıntısı yaşandığı, ancak bilirkişi raporunda su bakımından da olumsuz bir etkinin bulunmayacağı yönünde değerlendirme yapıldığı, ÇED raporunda partikül madde olarak PM 10 ölçüldüğü, ancak PM 2.5 emisyonlarına ilişkin hiçbir bilgiye yer verilmediği, oysaki çimento üretimi sırasında meydana gelen en önemli emisyonlardan biri olduğu halde, bilirkişi raporunda PM 10 emisyonunun ölçülmesinin yeterli olduğunun kabul edildiği, ilk Mahkeme kararında zeytinliklere 3 km mesafede toz ve duman çıkarmadan bu faaliyetin yapılmasının hayatın olağan akışına olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmiş iken, temyize konu kararda davanın reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğundan, Mahkeme kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : 1- Davalı idare tarafından, daha önce dosyaya sunulan dilekçelerde yer alan maddi ve hukuki sebepler karşısında, hukuka uygun tesis edilen dava konusu işlemin iptalini ve temyize konu İdare Mahkemesi kararının bozulmasını gerektiren bir yönün bulunmadığı belirtilerek, temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.
2- Davalı yanında müdahil tarafından, her iki bilirkişi raporunda da söz konusu tesisin mevcut teknolojisi kapsamında gerek çevreye gerekse tesisin etrafındaki zeytinlik vasfı bulunmasa dahi zeytin ağaçlarının vegatatif ve generatif gelişmesine mani olmayacak bir proje olduğunun ortaya konulduğu, bilirkişilerce dosyaya sunulan tüm emisyon raporlarının incelendiği, ayrıca bilirkişi raporunda; zeytincilik faaliyetinin söz konusu olup olmadığına, zeytinlerin yaşlarına ve halihazırdaki durumlarına dair tespitlerin yer aldığı, Anayasa Mahkemesinin yeniden yargılama yapılmasına konu tüm hususlara yönelik inceleme yapıldığı ve çelişkinin bulunmadığının tespit edildiği, davacılar tarafından tesisin çevresinde tek bir zeytin ağacının bulunmasının dahi ÇED Olumlu kararının iptali için yeterli görüldüğü, oysaki Daire kararlarına bakıldığında, 3 km mesafede zeytinlikler bulunsa dahi, projenin zeytinliklerin vegatatif ve generatif gelişmesine engel olup olmadığına yönelik bilirkişi incelemesi yaptırılması suretiyle uyuşmazlığın çözüldüğü, dolayısıyla bu alanlarda zeytinyağı fabrikası dışında hiçbir tesisin kurulamayacağı yaklaşımının uygun olmadığı, tesisin tam kapasite ile çalıştığı halde toz ve duman çıkarmadığının keşif sırasında da görüldüğü, sonuç olarak zeytinliklere dair gerekli inceleme ve değerlendirme yapıldığından, temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.
TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Mersin İli, Silifke İlçesi, Akdere Mahallesinde davalı yanında müdahile ait mevcut 3.600.000 ton/yıl kapasiteli klinker üretim tesisi, 4.700.000 ton/yıl kapasiteli çimento öğütme-paketleme tesisi (2 adet üretim hattı), 11 adet kalker ocağı ve 5 adet kil ocağı projesi için Çevre ve Orman Bakanlığı Çevresel Etki Değerlendirmesi ve Planlama Genel Müdürlüğü tarafından … tarih ve … sayılı “ÇED Olumlu” kararı verilmiştir.
Söz konusu projede 2 ayrı üretim hattı yerine aynı kapasiteye sahip tek bir üretim hattı planlanması nedeniyle ÇED Yönetmeliği kapsamında yapılan başvuru neticesinde … tarih ve … sayılı “ÇED Kapsam Dışı” kararı verilmiştir.
Sonrasında davalı yanında müdahil tarafından yapılması planlanan Mersin İli, Silifke İlçesi, Akdere Mahallesinde kalker ocağı, kırma-eleme tesisi hazır beton tesisi kapasite artışı, klinker üretimi ve çimento öğütme-paketleme tesisi proses değişikliği projesi ile ilgili olarak Mersin Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünce … tarih ve .. sayılı “ÇED Gerekli Değildir” kararı verilmiştir.
Gelinen aşamada, davalı yanında müdahilin talebi ile kil ve kalker ruhsatlarının terk edilmesi nedeniyle mevcut durumda 2 adet kil ocağı ve 9 adet kalker ocağı ile 3.600.000 ton/yıl kapasiteli klinker üretim tesisi, 4.700.000 ton/yıl kapasiteli çimento öğütme-paketleme tesisi bulunmaktadır.
Son olarak, davalı yanında müdahil tarafından, ÇED Olumlu Kararı alınmış ve hâlihazırda üretime devam eden mevcut çimento fabrikası sahası içerisinde 1. üretim hattının bitişiğine ilave 2. üretim hattının kurulmasının ve kil ile kalker ocaklarında üretim kapasitesinde artışın planlanması nedeniyle hazırlanan ÇED raporunun davalı idareye sunulması üzerine, diğer kurumların yanı sıra … tarih ve … sayılı yazısıyla Mersin Valiliği Tarım İl Müdürlüğünün görüşünün sorulmuştur.
Bu kapsamda, İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğünce 08/02/2016 tarihinde yapılan denetimde 3 km mesafede zeytinlik alanlarının bulunduğunun tespit edilmesi nedeniyle İl Müdürlüğü ve Genel Müdürlük personeliyle 10/05/2016 tarihinde mahallinde yeniden denetim yapılmış, denetimde 1800 m mesafeden başlayarak 2006 yılından sonra dikildiği tahmin edilen şahıs ve yatırımcının mülkiyetinde olan ancak ekonomik işletme büyüklüğünde olmayan 500 m2 ve 8000 m2 arasında dağınık şekilde zeytinlere rastlanıldığı ve çiftçilerle yapılan görüşmede herhangi bir şikayetin bulunmadığının tespit edilmesi üzerine, anılan Müdürlük tarafından Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğünün görüşü sorulmuş, “tesisin faaliyette olması, herhangi bir şikayete rastlanılmaması, 2. ünitenin 2006 yılında izin verilen saha üzerinde ve mevcut tesise bitişik olarak tesis edilmek üzere projesinin hazırlanması, istihdam ve bölge ekonomisine katkısı vb. nedenlerle kapasite artışının uygun olduğu” yönündeki … tarih ve … sayılı görüş dikkate alınarak, … tarih ve … sayılı yazı ile İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğünce de projenin yapılmasında sakınca bulunmadığının bildirilmesi üzerine, davalı idare tarafından (dava konusu) “Akdere Klinker Üretimi ve Çimento Öğütme Paketleme Tesisi Kapasite Artışı (2. Üretim Hattı İlavesi)” projesi ile ilgili olarak … tarih ve … sayılı “ÇED Olumlu” kararı verilmiştir.
Bunun üzerine, anılan kararın iptali istemiyle bakılan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun “İvedi Yargılama Usulü” başlıklı 20/A maddesinin 1. fıkrasının (e) bendinde yer alan; “2872 sayılı Çevre Kanunu uyarınca, idari yaptırım kararları hariç çevresel etki değerlendirmesi sonucu alınan kararlar” hakkında ivedi yargılama usulünün uygulanacağı hükme bağlanmış, aynı maddenin 2. fıkrasının (g) bendinde; “Verilen nihai kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde temyiz yoluna başvurulabilir.” hükmüne, (i) bendinde ise; “Danıştay evrak üzerinde yaptığı inceleme sonunda, maddi vakıalar hakkında edinilen bilgiyi yeterli görürse veya temyiz sadece hukuki noktalara ilişkin ise yahut temyiz olunan karardaki maddi yanlışlıkların düzeltilmesi mümkün ise işin esası hakkında karar verir. Aksi hâlde gerekli inceleme ve tahkikatı kendisi yaparak esas hakkında yeniden karar verir. Ancak, ilk inceleme üzerine verilen kararlara karşı yapılan temyizi haklı bulduğu hâllerde kararı bozmakla birlikte dosyayı geri gönderir. Temyiz üzerine verilen kararlar kesindir.” hükmüne yer verilmiş olup, 49. maddesinin 3. fıkrasında; kararların kısmen onaylanması ve kısmen bozulması hallerinde kesinleşen kısmın Danıştay kararında belirtileceği hükme bağlanmıştır.
6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Kararlar” başlıklı 50. maddesinde; “(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. Ancak yerindelik denetimi yapılamaz, idari eylem ve işlem niteliğinde karar verilemez. (2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir. …” hükmü yer almıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME
1- Davacılardan … Derneği yönünden temyiz isteminin incelenmesi;
Yukarıda yer verilen hükümlerin birlikte değerlendirilmesinden; çevresel etki değerlendirmesi sonucu alınan kararların ivedi yargılama usulüne tabi olduğu, idari mahkemesi kararına karşı temyiz yoluna başvurulması üzerine, Danıştay ilgili Dairesinin temyiz incelemesi sonucu verdiği kararın kesin olduğu anlaşılmış olup, kesin karara karşı Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru da bulunulması üzerine, ihlalin bulunduğuna ve ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasına karar verilmesi durumunda, kesin kararın ortadan kalkacağının kabulü gerekmektedir.
Dosyanın incelenmesinden; dava konusu işlemin iptali yolundaki İdare Mahkemesi kararının, Danıştay Ondördüncü Dairesinin 07/02/2019 tarih ve E:2018/5592, K:2019/963 sayılı kararıyla bozularak davanın reddine kesin olarak karar verilmesi üzerine, davacılar tarafından Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunulduğu, Anayasa Mahkemesinin … tarih ve Başvuru No:… sayılı kararıyla, .. Derneği yönünden başvurunun, kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğu; diğer davacı yönünden ise Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği gerekçesiyle kararın bir örneğinin özel hayata saygı hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere … İdare Mahkemesine gönderilmesine karar verildiği anlaşılmıştır.
Olayda, Anayasa Mahkemesi tarafından sadece davacı … yönünden ihlalin bulunduğuna ve ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasına karar verildiği dikkate alındığında, kesin olarak verilen Danıştay Ondördüncü Dairesinin 07/02/2019 tarih ve E:2018/5592, K:2019/963 sayılı kararının davacı Dernek yönünden geçerliliğinin devam ettiği anlaşıldığından, davacı Derneğin temyiz isteminin incelenmesine hukuken olanak bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
2- Diğer davacının temyiz istemine gelince;
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. … Derneği yönünden temyiz isteminin incelenmeksizin reddine, … yönünden ise temyiz isteminin reddine,
2. Temyize konu … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunanlar üzerinde bırakılmasına,
4. Dosyanın anılan İdare Mahkemesine gönderilmesine,
5. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 20/A-2-(i) maddesi uyarınca, kesin olarak, 21/12/2023 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
(X) KARŞI OY :
6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Kararlar” başlıklı 50. maddesinde “(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. Ancak yerindelik denetimi yapılamaz, idari eylem ve işlem niteliğinde karar verilemez. (2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir. …” hükmü yer almıştır.
Uyuşmazlıkta, Anayasa Mahkemesinin … tarih ve Başvuru No:… sayılı kararında; Danıştay’ın davanın reddine ilişkin nihai kararında somut bilgilere dayalı ve yeterli gerekçenin bulunmadığı, İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü’nün proje sahasına yakın alanda zeytinlik alan bulunduğuna dair tespitlerinin gerçeği yansıtıp yansıtmadığına yönelik bir tartışmanın yapılmadığı, Danıştay tarafından, proje sahası yakınlarında zeytinlik alan bulunup bulunmadığına yönelik çelişkili bilgi ve tespitler içerdiği kabul edilen idarenin cevabi yazısı ile bilirkişi raporunda yer verilen bilgi ve belgeler arasındaki çelişkilerin giderilmesi yönünde bir gerekçe ortaya konulmadığı, bu nedenle kamusal makamların olaya gereken özenle yaklaşmadıkları, olayda söz konusu olan kamusal ve bireysel menfaatleri gerektiği şekilde değerlendirmedikleri ve kamusal makamların özel hayata saygı hakkı bağlamında pozitif yükümlülüklerini yerine getirmediğinden Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği sonucuna varıldığı dikkate alındığında, ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için dosyanın ivedi yargılama usulü kapsamında iptale ilişkin Mahkeme kararını kaldırarak davayı reddeden Dairemize gönderilmesi gerekmektedir. Nitekim, Anayasa Mahkemesi “Agah Aral ve Diğerleri Başvurusu” 29/9/2020 tarih ve Başvuru Numarası: 2016/13031 sayılı kararında; Danıştayın ÇED olumlu kararının iptali istemiyle açılan davanın reddi yönündeki kararında başvurucuların esaslı iddialarına makul, ilgili ve yeterli bir gerekçe sunulmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği ve ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Danıştay Altıncı Dairesine dosyanın gönderildiği anlaşılmıştır.
Bu durumda, yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın Dairemize gönderilmesi gerekirken, yeniden yapılan yargılama neticesinde verilen İdare Mahkemesi kararının temyiz incelemesinin yapılması amacıyla dosyanın Dairemize gönderilmesinde usul hükümlerine uyarlık bulunmadığı görüşüyle çoğunluk kararına katılmıyorum.