📜 Danıştay Karar Künyesi
İdare Dava Daireleri Kurulu – 2023/1846 – 2024/43 – 18.01.2024
🔎 Karar Özeti
Bağımsız Denetçi Olarak Yetkilendirilme İstemiyle İlgili Danıştay Kararı
Karar İçeriği
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2023/1846
Karar No : 2024/43
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Kurumu
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVACI) : …
İSTEMİN KONUSU : Danıştay Onüçüncü Dairesi’nin 27/12/2022 tarih ve E:2016/2641, K:2022/5001 sayılı kararının iptale ilişkin kısmı ile davacı lehine hükmedilen vekalet ücreti yönünden temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Bağımsız Denetim Yönetmeliği’nin 14. maddesinin 1. fıkrasının (f) bendinin ve davacı tarafından bağımsız denetçi olarak yetkilendirilmesi istemiyle yapılan başvurunun zımnen reddine ilişkin işlemin iptali istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Onüçüncü Dairesi’nin 27/12/2022 tarih ve E:2016/2641, K:2022/5001 kararıyla;
Bağımsız Denetim Yönetmeliği’nin “Denetçilerin yetkilendirilmesi” başlıklı 14. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi yönünden;
Kurum’un, bağımsız denetçiler ve bağımsız denetim kuruluşlarının kuruluş şartlarını ve çalışma esaslarını belirleme ve bu şartları taşıyan kuruluşları ve bağımsız denetim yapacak meslek mensuplarını yetkilendirme görev ve yetkisi bulunduğu açık olduğundan, denetim faaliyetinde bulunmak isteyenlerin yetkilendirilme şartlarının belirlenmesine yönelik dava konusu kuralda hukuka aykırılık görülmediği,
Davacı tarafından bağımsız denetçi olarak yetkilendirilmesi istemiyle yapılan 01/02/2016 tarihli başvurunun zımnen reddine ilişkin işlem yönünden;
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma” başlıklı 53. maddesine, 5352 sayılı Adli Sicil Kanunu’na 5560 sayılı Kanun’un 38. maddesiyle eklenen “Yasaklanmış hakların geri verilmesi” başlıklı 13/A maddesine ve madde gerekçesine yer verildikten sonra,
Cezalandırılmakla güdülen asıl amacın, işlediği suçtan dolayı kişinin etkin pişmanlık duymasını sağlayıp tekrar topluma kazandırılması olduğu; memnu hakların iadesi müessesesinin ise, ceza mahkumiyetinden doğan süresiz yasakların ve ehliyetsizliklerin ortadan kaldırılmasını sağlayan, yasak ve ehliyetsizliklerden kurtulmak isteyen kimseyi düzgün ve hukuk kurallarına uygun bir şekilde yaşamaya teşvik eden bir müessese olduğu,
Buna göre, 5352 sayılı Kanun’a eklenen 13/A maddesiyle getirilen yasaklanmış hakların iadesine ilişkin düzenlemeyle de, süresiz hak yoksunluluklarının önüne geçilerek, yasak ve ehliyetsizliklerden kurtulmak isteyenlerin başvuruda bulunacakları bir yöntemin ortaya konulmasının amaçlandığı,
Olayda, davacıya … Asliye Ceza Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla “Hususi Evrakta Sahtecilik” suçundan 1.825.000 TL ağır para cezası verildiği ve bu cezanın ertelendiği, anılan Mahkemenin … tarih ve … Değişik İş sayılı kararıyla “Yasaklanmış Haklarının Geri Verilmesine” karar verildiği; yine davacıya …Ağır Ceza Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla “Sahte Hususi Belgeyi Kullanmak” suçundan bir yıl hapis cezası verildiği, anılan Mahkemenin … tarih ve … Değişik İş sayılı kararıyla “Memnu Haklarının İadesine” karar verildiğinin anlaşıldığı,
… Asliye Ceza Mahkemesi ve … Ağır Ceza Mahkemesi’nce memnu haklarının iadesine karar verilen davacının, bu kararın niteliği gereği mahkûmiyet hükmünden doğan süresiz hak yoksunlukları hukuken ortadan kalktığından, bağımsız denetçi olarak yetkilendirilme isteminin önceki mahkûmiyet hükümlerinden bahisle değerlendirmeye alınmaksızın zımnen reddine dair dava konusu işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı,
Belirtilen gerekçelerle, düzenleyici işlem yönünden davanın reddine, bireysel işlem yönünden işlemin iptaline karar verilmiş, taraflar lehine 9,500,00TL vekalet ücretine hükmedilmiştir
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idare tarafından, usul yönünden, dava konusu işlemin bildirim mahiyetinde olduğu, idarî davaya konu edilebilecek kesin ve yürütülebilir nitelikte olmadığı, davanın süresinde açılmadığı; esasa ilişkin olarak ise, Bağımsız Denetim Yönetmeliği ile bağımsız denetçilerin yetkilendirme şartlarının belirlendiği, davacıya … Asliye Ceza Mahkemesi tarafından “Hususi Evrakta Sahtecilik” suçundan 1.825.000 TL ağır para cezası verildiği, yine davacıya … Ağır Ceza Mahkemesi’nce “Sahte Hususi Belgeyi Kullanmak” suçundan bir yıl hapis cezası verildiği ve bu cezaların kesinleştiği, davacının memnu hakların iadesi kararı almış olmasının yetkilendirme şartını sağladığı anlamına gelmediği, davacının işlediği ve ceza aldığı sahtecilik suçu nedeniyle Yönetmeliğin 14. maddesinin 1. fıkrasının (f) bendindeki şartı sağlamadığı ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davacı tarafından, istemin reddi gerektiği savunulmuştur.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile temyize konu Daire kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra dosyanın tekemmül ettiği görüldüğünden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Davacı tarafından bağımsız denetçi olarak yetkilendirilmesi istemiyle davalı idareye yapılan başvuru, Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurulu’nun (Kurul) … tarih ve … sayılı kararı ile, davacıya … Asliye Ceza Mahkemesi tarafından “Hususi Evrakta Sahtecilik” suçundan 1.825.000 TL ağır para cezası verildiği, yine davacıya … Ağır Ceza Mahkemesi’nce “Sahte Hususi Belgeyi Kullanmak” suçundan bir yıl hapis cezası verildiği ve bu cezaların kesinleştiğinden bahisle Bağımsız Denetim Yönetmeliği’nin 14. maddesinin 1. fıkrasının (f) bendi uyarınca reddedilmiş, davacı tarafından aynı kapsamda yapılan 01/02/2016 tarihli başvurunun ise cevap verilmemek suretiyle zımnen reddi üzerine bu zımni ret işlemiyle birlikte Yönetmeliğin 14. maddesinin 1. fıkrasının (f) bendinin iptali istemiyle temyizen incelenen dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT :
660 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 1. maddesinde, bu Kanun Hükmünde Kararname’nin amacının, uluslararası standartlarla uyumlu Türkiye Muhasebe Standartlarını oluşturmak ve yayımlamak, bağımsız denetimde uygulama birliğini, gerekli güveni ve kaliteyi sağlamak, denetim standartlarını belirlemek, bağımsız denetçi ve bağımsız denetim kuruluşlarını yetkilendirmek ve bunların faaliyetlerini denetlemek ve bağımsız denetim alanında kamu gözetimi yapmak yetkisini haiz Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu’nun (Kurum) kuruluş, teşkilat, görev, yetki ve sorumluluklarına ilişkin usul ve esasları düzenlemek olduğu belirtilmiş; “Tanımlar” başlıklı 2. maddesinde, “Bağımsız denetçi: Bağımsız denetim yapmak üzere, 01/06/1989 tarihli ve 3568 sayılı Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanununa göre yeminli mali müşavir ya da serbest muhasebeci mali müşavirlik ruhsatını almış meslek mensupları arasından Kurum tarafından yetkilendirilen kişileri; Bağımsız denetim: Finansal tablo ve diğer finansal bilgilerin, finansal raporlama standartlarına uygunluğu ve doğruluğu hususunda, makul güvence sağlayacak yeterli ve uygun bağımsız denetim kanıtlarının elde edilmesi amacıyla, denetim standartlarında öngörülen gerekli bağımsız denetim tekniklerinin uygulanarak defter, kayıt ve belgeler üzerinden denetlenmesi ve değerlendirilerek rapora bağlanmasını; Meslek mensubu: 3568 sayılı Kanun kapsamında faaliyette bulunan serbest muhasebeci mali müşavir ve yeminli mali müşavirleri… ifade eder” şeklinde tanımlanmış; “Kurul’un görev ve yetkileri” başlıklı 9. maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde, “Bağımsız denetçiler ve bağımsız denetim kuruluşlarının kuruluş şartlarını ve çalışma esaslarını belirlemek, bu şartları taşıyan kuruluşları ve bağımsız denetim yapacak meslek mensuplarını yetkilendirerek listeler hâlinde ilan etmek ve bunları oluşturacağı resmî sicile kaydederek Kurumun internet sitesinde kamuoyunun erişimine sürekli olarak açık tutmak”; (f) bendinde, “Bağımsız denetim yapacak meslek mensuplarına yönelik sınav, yetkilendirme ve tescil yapmak, disiplin ve soruşturma işlemlerini yürütmek, sürekli eğitim standartları ile meslekî etik kurallarını belirlemek, bunlara yönelik olarak kalite güvence sistemini oluşturmak ve bu alanlardaki eksikliklerin düzeltilmesi için gerekli tedbirlerin alınmasını sağlamak”; (h) bendinde, “Düzenlemek ve denetlemekle görevli olduğu alanla ilgili ikincil düzenlemeleri yapmak ve bu konularda gerekli kararları almak” Kurul’un görev ve yetkileri arasında sayılmış; 27. maddesinin birinci fıkrasında, Kurul’un, 9. maddenin birinci fıkrasının (b), (ç) ve (d) bentlerinde yer alan yetkilerinin kullanılmasına yönelik usul ve esasları çıkaracağı yönetmeliklerle belirleyeceği; 31. maddesinde, bu Kanun Hükmünde Kararnamede hüküm bulunmayan hâllerde 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun bağımsız denetimle ilgili hükümlerinin uygulanacağı kurala bağlanmıştır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 400. maddesinde, denetçinin, bağımsız denetim yapmak üzere, 3568 sayılı Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu’na göre ruhsat almış yeminli mali müşavir veya serbest muhasebeci mali müşavir unvanını taşıyan ve Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunca yetkilendirilen kişiler ve/veya ortakları bu kişilerden oluşan sermaye şirketi olabileceği ifade edilmiştir.
660 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve 6102 sayılı Kanun’la Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetimi Kurumuna verilen yetki ile çıkarılan Bağımsız Denetim Yönetmeliği’nin “Tanımlar” başlıklı 4. maddesinin (a) bendinde;”a) Bağımsız denetçi: Bağımsız denetim yapmak üzere, 1/6/1989 tarihli ve 3568 sayılı Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanununa göre yeminli mali müşavirlik ya da serbest muhasebeci mali müşavirlik ruhsatını almış meslek mensupları arasından Kurum tarafından yetkilendirilen kişileri,” olarak tanımlanmıştır. Anılan Yönetmeliğin, “Denetçilerin Yetkilendirilmesi” başlıklı 14. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde ise, “f) 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış (Mülga ibare:RG-21/10/2014-29152) (…) olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, (Mülga ibare:RG-21/10/2014-29152) (…) zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûmiyeti olmaması,” hükmü yer almaktadır.
Öte yandan, 3568 sayılı Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu’nun “Genel Şartlar” başlıklı 4. maddesinin 1. fıkrasının (d) bendinde, “d) (Değişik: 10/7/2008-5786/2 md.) Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, (…)[4] zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmamak.” hükmü yer almaktadır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Temyize konu Daire kararında, dava konusu edilen Bağımsız Denetim Yönetmeliği’nin 14. maddesinin 1. fıkrasının (f) bendi yönünden hukuka uygun olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Anılan kısma karşı temyiz isteminde bulunulmadığından, Daire kararının, “davanın reddine” ilişkin kısmı kesinleşmiştir.
Kararın iptale ilişkin kısmı yönünden;
Yukarıda aktarılan 3568 sayılı Kanun hükmüne göre, meslek mensubu olabilmek için ilgilinin, Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, (…) zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmaması gerekmektedir. Öte yandan 660 sayılı KHK hükümlerine göre de “bağımsız denetçi” olabilmek için 3568 sayılı Kanun uyarınca meslek mensubu olma şartı getirilmiştir yani “bağımsız denetçi” olabilmek için de anılan suçlardan hüküm giymemiş olmak gerekmektedir.
Davacının, bağımsız denetçi olarak yetkilendirilmesi isteminin zımnen reddine ilişkin dava konusu bireysel işlemin dayanağı olan ve davacı tarafından iptali istenilen Bağımsız Denetim Yönetmeliği’nin 14. maddesinin 1. fıkrasının (f) bendinde ise, 26/09/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış (Mülga ibare:RG-21/10/2014-29152) (…) olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, (Mülga ibare:RG-21/10/2014-29152) (…) zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûmiyeti olmaması şartı yer almaktadır.
Dosyanın incelenmesinden, davacının, … Asliye Ceza Mahkemesinin … tarih ve E:… K:… sayılı kararı ile “Hususi Evrakta Sahtecilik” suçundan 765 sayılı TCK 345. maddesi uyarınca 1.825.000 TL (eski para birimi) Ağır Para Cezası ile cezalandırılmasına, para cezasının 647 sayılı Kanun’un 6. maddesi uyarınca ertelenmesine karar verildiği ve 03/06/1997 tarihinde kararın kesinleştiği, … Ağır Ceza Mahkemesinin … tarih ve E:… K:… sayılı ilamı ile 765 sayılı TCK 345. maddesi uyarınca “Sahte Hususi Belgeyi Kullanmak” suçundan 1 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, bu cezanın kesinleştiği ve 25/09/2008 tarihinde infaz edildiği; davacı tarafından, memnu hakların iadesi talebiyle başvuru yapılması üzerine … Asliye Ceza Mahkemesi’nin … tarih ve … Değişik İş sayılı kararıyla “Yasaklanmış Haklarının Geri Verilmesine” kararıyla ve … Ağır Ceza Mahkemesi’nin … tarih ve … Değişik İş sayılı kararıyla “Memnu Haklarının İadesine” karar verildiği görülmüştür.
Memnu hakların iadesi kararı, kamu hizmetlerinden yasaklanma, memuriyetten mahrumiyet, seçme ve seçilme hakkından yoksun kılınma gibi temel hak ve özgürlükler alanındaki ehliyetsizlikleri gelecek için ortadan kaldırarak, ilgiliye kullanılması men edilen hakları kullanma yetkisi vermekte, ancak Yönetmeliğin dava konusu 14. maddesinin 1. fıkrasının (f) bendinde aranan koşullardan biri olan “sahtecilik suçundan dolayı mahkum olmama” durumunu ortadan kaldırmamaktadır. Anılan maddede, sayılan suçlardan dolayı hüküm giymiş bulunanlara affa uğramış olsalar bile bağımsız denetçi olarak yetkilendirilemeyeceği hükme bağlanmış olup; uyuşmazlıkta, memnu hakların iadesi kararının, söz konusu suçtan dolayı mahkumiyet kararı bulunan davacı yönünden, Yönetmelikte aranan koşulları sağlama bakımından bir hak doğurmayacağı açıktır.
Bu itibarla, temyize konu Daire kararının, davacının, bağımsız denetçi olarak yetkilendirilmesi isteminin reddine dair işlemin iptaline ilişkin kısmında hukuki isabet bulunmamaktadır.
Davalı idarenin vekalet ücretine ilişkin temyiz istemi yönünden;
Daire kararının iptale ilişkin kısmı bozulduğundan ve Daire tarafından bozma üzerine yeni bir karar verileceğinden, davalı idarenin vekalet ücreti yönündeki temyiz isteminin bu aşamada karara bağlanmasına gerek görülmemiştir.
Öte yandan, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 31. maddesinin yargılama giderleri konusunda yollama yaptığı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 323. maddesinde, vekille takip edilen davalarda kanun gereğince takdir olunacak vekâlet ücreti yargılama giderleri arasında sayılmış; 326. maddesinde ise, yargılama giderlerinin aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verileceği hüküm altına alınmıştır.
1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun “Avukatlık Ücreti” başlıklı 164. maddesinde de avukatlık ücretinin, avukatın hukuki yardımının karşılığı olan meblağı veya değeri ifade ettiği kurala bağlanmıştır.
Yukarıda yer verilen Kanun hükümleri uyarınca, davacı lehine verilen kararlarda vekalet ücretine hükmedilebilmesi için, davacının davasını bir avukat vasıtasıyla açması veya avukat ile takip etmesi gerekmekte olup; olayda, davacının davasını bir avukat vasıtasıyla açmadığı ve sonrasında da davanın, avukat tarafından takip edilmediği görüldüğünden; Daire tarafından bozma kararı üzerine esas hakkında tekrar değerlendirme yapılırken bu hususun da göz önüne alınması gerektiği açıktır.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalı idarenin temyiz isteminin kabulüne;
2. Yukarıda özetlenen gerekçeyle kısmen davanın reddine, kısmen dava konusu işlemin iptaline ilişkin Danıştay Onüçüncü Dairesinin 27/12/2022 tarih ve E:2016/2641, K:2022/5001 sayılı kararının, iptale ilişkin kısmının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Daireye gönderilmesine,
4.Kesin olarak, 18/01/2024 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY :
X- Temyiz edilen kararla ilgili dosyanın incelenmesinden; Danıştay Onüçüncü Dairesince verilen kararın iptale ilişkin kısmının usul ve hukuka aykırı bulunmadığı, davalı idarenin temyiz dilekçesinde anılan kısma yönelik ileri sürülen temyiz nedenlerinin kararın bu kısmının bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı anlaşılmıştır.
Öte yandan, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 31. maddesinin yargılama giderleri konusunda yollama yaptığı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 323. maddesinde, vekille takip edilen davalarda kanun gereğince takdir olunacak vekâlet ücreti yargılama giderleri arasında sayılmış; 326. maddesinde ise, yargılama giderlerinin aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verileceği hüküm altına alınmıştır.
1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun “Avukatlık Ücreti” başlıklı 164. maddesinde de avukatlık ücretinin, avukatın hukuki yardımının karşılığı olan meblağı veya değeri ifade ettiği kurala bağlanmıştır.
Yukarıda yer verilen Kanun hükümleri uyarınca, davacı lehine verilen kararlarda vekalet ücretine hükmedilebilmesi için, davacının davasını bir avukat vasıtasıyla açması veya avukat ile takip etmesi gerekmekte olup; olayda, davacının davasını bir avukat vasıtasıyla açmadığı ve sonrasında da davanın avukat tarafından takip edilmediği görüldüğünden; Daire kararında davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmesinde hukuki isabet bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, davalı idarenin temyiz isteminin kısmen kabulü, kısmen reddi gerektiği; temyize konu kararın vekalet ücretine yönelik kısmının bozulması, bireysel işlem yönünden verilen iptale yönelik kısmının ise onanması gerektiği oyuyla, karara katılmıyoruz.