📜 Danıştay Karar Künyesi
13. Daire – 2019/797 – 2024/1455 – 26.03.2024
🔎 Karar Özeti
Limited Şirket Ortağı Üzerinden Amme Alacağı Takibi Hakkında Danıştay Kararı
Karar İçeriği
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2019/797
Karar No:2024/1455
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVACI) :…
İSTEMİN KONUSU: … Bölge İdare Mahkemesi …… İdari Dava Dairesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: … Biodizel ve Biyolojik Yakıtlar Petrol Çevre Teknolojileri Geri Dönüşüm Atık Bertaraf Tarım Turizm İthalat İhracat Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.’den (… Ltd. Şti.) tahsil edilemeyen amme alacağının 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 10. maddesi ile 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un Mükerrer 35. maddesi uyarınca, kanunî temsilci sıfatıyla davacıdan tahsiline yönelik olarak düzenlenen… tarihli, … sayılı ve 137.004,00-TL tutarlı ödeme emrinin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesi’nce verilen …tarih ve E:…, K:… sayılı kararda; dava konusu ödeme emrinin, 6183 sayılı Kanun’un Mükerrer 35. maddesi uyarınca düzenlendiği ve davacının da “kanuni temsilci” sıfatıyla takip edildiği görülmekteyse de, dava dosyasına ibraz edilmiş olan Ticaret Sicili Gazeteleri incelendiğinde, ödeme emrinin içeriğinde yer alan borçların gerek dönemine, gerekse vade tarihine bakıldığında davacının bu dönemlerde şirketin kanuni temsilcisi sıfatını haiz olmadığı, söz konusu şirkette yalnızca “şirket ortağı” sıfatıyla bulunduğu, şirketin idare ve temsilinin, Türk Ticaret Kanunu uyarınca 30/09/2005 tarihinden itibaren ilk 5 yıl için Ş.Ç. isimli şahsa verildiği, şirketin tasfiye haline girmesi üzerine de şirketin kanuni temsilciliğinin … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … tarih ve E:… K:… sayılı kararı gereğince dava dışı tasfiye memuru E.D. adlı şahsa bırakılmış olduğu, dolayısıyla davacının, şirketten tahsil olanağı bulunmayan kamu alacağından, 6183 Kanun’un Mükerrer 35. maddesi uyarınca “kanuni temsilci” sıfatıyla sorumlu tutulabilmesine olanak bulunmadığı anlaşıldığından dava konusu ödeme emrinde hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle hukuka aykırı bulunan dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: … Bölge İdare Mahkemesi …… İdari Dava Dairesi’nce; amme alacağının öncelikle asıl borçlu şirketten aranılması, alacağın asıl borçlu şirketten tahsil edilememesi hâlinde öncelikle kanuni temsilci veya temsilcilerin takip edilmesi, buna rağmen tahsil edilemeyen amme alacağının bulunması hâlinde ortaklar hakkında takip işlemleri yapılması gerektiği, uyuşmazlığa konu olayda, dava konusu ödeme emri tebliğ edilmeden önce asıl borçlu şirketin kanuni temsilcisinden amme alacağının tahsili için herhangi bir işlem yapılmadığı; bu durumda, kanuni temsilci hakkında takip yolunun denenmemiş ve dolayısıyla kanuni temsilcinin takibinin bitirilmemiş olması nedeniyle, şirket ortağı hakkında düzenlenen dava konusu ödeme emrinde hukuka uygunluk bulunmadığı, istinaf başvurusuna konu İdare Mahkemesi kararının usul ve hukuka uygun olduğu ve davalı tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun gerekçeli olarak reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idare tarafından, dava konusu ödeme emrinde hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davacı tarafından, temyize konu kararın hukuka uygun olduğu belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmuştur.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Bölge İdare Mahkemesi kararının gerekçeli onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
… Ltd. Şti.’den tahsil edilemeyen amme alacağının 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 10. maddesi ile 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un Mükerrer 35. maddesi uyarınca, kanunî temsilci sıfatıyla davacıdan tahsiline yönelik olarak … tarihli, … sayılı ve 137.004,00-TL tutarlı ödeme emri düzenlenmiş, anılan ödeme emrinin iptali istemiyle bakılan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun “Kanuni temsilcilerin ödevi” başlıklı 10. maddesinde, Tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, Vakıflar ve cemaatlar gibi tüzel kişiliği olmıyan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevler kanuni temsilcileri, tüzel kişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirilir. Yukarıda yazılı olanların bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacaklar, kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınır. Bu hüküm Türkiye’de bulunmayan mükelleflerin Türkiye’deki temsilcileri hakkında da uygulanır. Temsilciler veya teşekkülü idare edenler bu suretle ödedikleri vergiler için asıl mükelleflere rücu edebilirler. Tüzel kişilerin tasfiye haline girmiş veya tasfiye edilmiş olmaları, kanuni temsilcilerin tasfiyeye giriş tarihinden önceki zamanlara ait sorumluluklarını da kaldırmaz.” kuralına yer verilmiştir.
Dava konusu işlem tarihinde yürürlükte bulunan haliyle 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 35. maddesinde, “Limited şirket ortakları, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulurlar. Ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan şahıslar devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur. Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur.
“; Mükerrer 35. maddesinin birinci fıkrasında, “Tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacakları, kanuni temsilcilerin ve tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare edenlerin şahsi mal varlıklarından bu Kanun hükümlerine göre tahsil edilir.
“; 54. maddesinin birinci fıkrasında, “Ödeme müddeti içinde ödenmeyen amme alacağı tahsil dairesince cebren tahsil olunur. …”; 55. maddesinin birinci fıkrasında, “Amme alacağını vadesinde ödemiyenlere, 7 gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları lüzumu bir ‘ödeme emri’ ile tebliğ olunur.”; 58. maddesinin birinci fıkrasında, “Kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahıs, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde alacaklı tahsil dairesine ait itiraz işlerine bakan vergi itiraz komisyonu nezdinde itirazda bulunabilir. …” kuralları yer almıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Aktarılan kuralların değerlendirilmesinden, limited şirketten tahsili olanaksız hâle gelen amme alacağının kanuni temsilcilerden, 213 sayılı Kanun’un 10. maddesi ve 6183 sayılı Kanun’un Mükerrer 35. maddesi uyarınca takip edilebileceği; limited şirketten tahsili olanaksız hâle gelen amme alacağından dolayı şirket ortaklarının ise, 6183 sayılı Kanun’un 35. maddesi uyarınca takip edilebileceği anlaşılmaktadır.
Bölge İdare Mahkemesi’nce verilen temyize konu kararda her ne kadar “amme alacağının öncelikle asıl borçlu şirketten aranılması, alacağın asıl borçlu şirketten tahsil edilememesi halinde öncelikle kanuni temsilci veya temsilcilerin takip edilmesi, buna rağmen tahsil edilemeyen amme alacağının bulunması halinde ortaklar hakkında takip işlemleri yapılması gerektiği, … uyuşmazlığa konu olayda, dava konusu ödeme emirleri tebliğ edilmeden önce asıl borçlu şirketin kanuni temsilcisinden amme alacağının tahsili için herhangi bir işlem yapılmadığı” gerekçesiyle istinaf başvurusunun reddine karar verilmişse de, limited şirket tüzel kişiliğinden tahsil edilemeyen veya edilemeyeceği anlaşılan vergi borcunun takip ve tahsiline ilişkin olarak 213 sayılı Kanun’da veya 6183 sayılı Kanun’da “kanuni temsilci” ile “ortak” arasında bir öncelik sıralaması bulunmadığından limited şirketin vergi borcunun tahsilinde ortağın takibine başlanılabilmesi için kanuni temsilcinin takibinin gerekli olmadığı açıktır.
6183 sayılı Kanun’da birbirinden bağımsız olarak, kanuni temsilciler ve ortaklar için farklı takip usulleri öngörülmüştür. Limited şirketin kanuni temsilci ve ortaklarının takibinde, amme alacağının öncelikle şirket tüzel kişiliğinden tahsili yoluna gidilmesi her iki Kanun’un birbirine benzer hükümleri olup borcun tahsilinin mümkün olmaması hâlinde ise kanuni temsilci veya ortak arasında bir öncelik sırası öngörülmemiştir.
Nitekim 20/06/2019 tarih ve 30807 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Danıştay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 11/12/2018 tarih ve E:2013/1 K:2018/1 sayılı kararı da bu yöndedir.
Dava konusu ödeme emri, asıl borçlu şirketten tahsil edilemeyen amme alacağının 213 sayılı Kanun’un 10. maddesi ile 6183 sayılı Kanun’un Mükerrer 35. maddesi uyarınca, “kanunî temsilci” sıfatıyla davacıdan tahsiline yönelik olarak düzenlenmekle birlikte, asıl borçlu Tanem Ltd. Şti.’ye ait Ticaret Sicili Gazetesi ilanlarına bakıldığında; 30/09/2005 tarih ve 6401 sayılı Ticaret Sicil Gazetesi’nde, “şirketin her biri 100,00-TL değerinde 1.500 hissesinin 1.125 paya karşılık gelen 112.500,00-TL’nin davacı tarafından taahhüt edildiği” hususunun 22/09/2005 tarihinde ticaret siciline tescil edildiğinin ilan edildiği, davacının anılan şirkette kanuni temsilci olarak seçildiğine dair herhangi bir ilanın ise yapılmadığı anlaşılmaktadır.
Bu itibarla, asıl borçlu şirketin ortağı olan davacı hakkında, şirkette kanuni temsilci sıfatını haiz olmamasına rağmen şirketten tahsil edilemeyen söz konusu amme alacağının tahsili amacıyla 213 sayılı Kanun’un 10. maddesi ile 6183 sayılı Kanun’un Mükerrer 35. maddesi uyarınca, kanunî temsilci sıfatıyla yapılan takibe ilişkin dava konusu ödeme emrinde hukuka uygunluk, dava konusu işlemin iptali yolundaki İdare Mahkemesi kararına yönelik istinaf başvurusunun gerekçeli olarak reddine ilişkin temyize konu Bölge İdare Mahkemesi kararında sonucu itibarıyla hukukî isabetsizlik bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalının temyiz isteminin reddine,
2. Dava konusu işlemin iptaline ilişkin İdare Mahkemesi kararına yönelik istinaf başvurusunun gerekçeli olarak reddi yolundaki temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi …. İdari Dava Dairesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararında, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından, anılan kararın yukarıda belirtilen GEREKÇEYLE ONANMASINA,
3. Temyiz posta giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,
4. Posta giderleri avansından artan tutarın davalıya iadesine,
5. 2577 sayılı Kanun’un 50. maddesi uyarınca, bu kararın taraflara tebliğini ve bir örneğinin de … Bölge İdare Mahkemesi …. İdari Dava Dairesi’ne gönderilmesini teminen dosyanın … İdare Mahkemesi’ne gönderilmesine, 26/03/2024 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.