📜 Danıştay Karar Künyesi
6. Daire – 2021/7054 – 2023/6258 – 20.06.2023
🔎 Karar Özeti
Mirasçıların mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasıyla başvurduğu davada, İstanbul Belediyesi’nin davalı sıfatı ile tescil kararına rağmen parselasyon işlemi yapılarak taşınmazlar İstanbul Belediyesi adına tahsis edilmiş. Danıştay ise davanın süre aşımı gerekçesiyle reddine karar verilen Bölge İdare Mahkemesi kararını bozmuş ve davanın incelenerek yeniden karar verilmesine karar vermiştir.
Karar İçeriği
T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2021/7054
Karar No : 2023/6258
TEMYİZ EDEN (DAVACILAR) : 1- …
2- …
3- …
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Belediye Başkanlığı/…
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU: … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: İstanbul ili, Beykoz ilçesi, … Mahallesi, eski … ada, … sayılı parsel ve eski … ada, … sayılı parselleri kapsayan alanda Beykoz Belediye Encümeni’nin … tarih ve … sayılı kararı ile kabul edilen parselasyonun iptali istenilmektedir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti : .. İdare Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararda; dosyanın incelenmesinden, dava konusu parselasyon işleminin davacılara veya murislerine tebliğ edildiğine dair herhangi bir bilgi ve belge bulunmadığı anlaşılsa da davacıların, dava konusu parselasyondan ve mülkiyet iddiasında bulundukları taşınmazlar ile ilgili değişikliklerin parselasyondan kaynaklandığını en geç tapu iptali ve tescil davasına ilişkin … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararında geçen “belediye tarafından imar uygulaması yapılarak dava konusu yerde yeni parseller ve yeni malikler oluştuğu, tapudan gelen kayıtlardan anlaşılmış olup, idari işleme esas karar iptal edilmediğinden, kesinleşen idari karar halen yürürlükte olduğundan ve bu durumda yapılacak işlem olmadığından tarafların idari yargıya gidip idari işlemi iptal ettirdikleri takdirde ki hakları saklı kalmak kaydıyla” ifadesiyle haberdar olduklarının kabulünün gerektiği, parselasyonun öğrenilmesinden itibaren dava açma süresi içerisinde açılması gerekirken dava açılmadığı, dava açma süresi geçirildikten sonra yeni bir dava açma süresi başlatmayan 15/01/2020 tarihinde idareye yapılmış olan başvuru üzerine açılan davada süre aşımı bulunduğu gerekçesiyle reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesi kararının özeti: İstinaf başvurusuna konu İdare Mahkemesi kararının hukuka ve usule uygun olduğu ve istinaf dilekçelerinde ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI : Davacıların muris …’nun yasal mirasçıları olduğu, murisin … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin E:… kayden açtığı tescil davasının davanın kabulüne dair … tarih ve K:… sayılı kararı ile lehine sonuçlandığı, temyiz aşamasında murislerinin vefat ettiği ve söz konusu kararın temyiz incelemesi sonucunda kesinleştiği, mahkeme kararının tescil edilemediği ve resmi kayıtlarda Hazine uhdesinde görülen dava konusu taşınmazlar ile ilgili olarak İstanbul Belediyesi tarafından ıslah imar planı yapıldığı ve iptal davasına konu Beykoz Belediye Encümeni’nin kararı ile parselasyon işlemi yapılarak yeni parsellerin farklı kişiler adına tescil edildiği, İstanbul Belediyesi’nin … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin E:…, K:… sayılı dosyasında davalı taraf olduğu ve aleyhine verilen kararı temyiz mercine taşıdığı, bu yüzden taşınmazların tamamının murislerine verildiğinin İstanbul Belediyesince bilindiğinin açık olduğu, kesinleşmiş mahkeme kararına rağmen dava konusu işlem ile mülkiyet haklarının ellerinden alındığı ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Süre aşımı nedeniyle usul yönünden verilen ret kararının hukuka uygun olduğu belirtilerek temyiz isteminin reddine karar verilmesi gerektiği savunulmuştur.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile kararın bozulmasına karar verilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY : İstanbul ili, Beykoz ilçesi, … Mahallesi, eski … ada, … sayılı parsel ve eski … ada, … sayılı parselleri kapsayan alanda Beykoz Belediye Encümeni’nin … tarih ve … sayılı kararı ile parselasyon yapılması kabul edilmiştir.
Miras yoluyla hak iddia eden davacılar tarafından, idari işlemin kaldırılması talebiyle Beykoz Belediye Başkanlığına 15/01/2020 tarihinde başvuruda bulunulmuş olup, yapılan başvurunun zımnen reddedilmesi üzerine parselasyonun kabulüne ilişkin Beykoz Belediye Encümeni’nin … tarih ve … sayılı kararının iptali istenilmiştir.
İLGİLİ MEVZUAT :
Anayasa’nın “Mülkiyet hakkı” kenar başlıklı 35. maddesinde; “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.” denilmektedir.
Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrasında; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” denilmektedir.
Anayasa’nın “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” kenar başlıklı 40. maddesinde ise “Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlal edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkanının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir. Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır. Kişinin, resmi görevliler tarafından vaki haksız işlemler sonucu uğradığı zarar da, kanuna göre, Devletçe tazmin edilir. Devletin sorumlu olan ilgili görevliye rücu hakkı saklıdır.” hükmü yer almaktadır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6. maddesinin ilgili kısmında “Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini isteme hakkına sahiptir.” düzenlemesi yer almaktadır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (Sözleşme) Ek (1) No.lu Protokol’ün “Mülkiyetin korunması” kenar başlıklı 1. maddesinde de; “Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir. Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez. ” kuralına yer verilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usul Kanununun “Dava açma süresi” başlıklı 7. maddesinin 1. fıkrasında; dava açma süresinin, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştayda ve idare mahkemelerinde altmış ve vergi mahkemelerinde otuz gün olduğu, aynı maddenin 2. fıkrasında ise; bu sürelerin idari uyuşmazlıklarda yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen günden başlayacağı belirtilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
Mahkemeye erişim hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde yer alan adil yargılanma hakkının bir parçasıdır. Bu hak, bir anlaşmazlığı mahkeme önüne getirebilme ve anlaşmazlığın etkili bir şekilde çözülmesi için karar talep etme anlamına gelir.
Mahkemeye ulaşmayı son derece zorlaştıran veya imkânsız hale getiren uygulamalar, mahkemeye erişim hakkını zedeleyebilir. Bununla birlikte, dava açma için belirli sürelerin öngörülmesi, hukuki belirlilik ilkesinin bir gereği olarak görülmektedir ve Anayasa Mahkemesince de mahkemeye erişim hakkına aykırı değildir. Ancak, öngörülen süre koşullarının yanlış uygulanması veya yanlış hesaplanması ya da aşırı şekilcilik nedeniyle kişiler dava açma veya kanun yollarına başvuru hakkını kullanamamışsa, mahkemeye erişim hakkının zedelendiği söylenebilir.
Anayasa’nın 35. maddesi, her bireyin mülkiyet hakkına sahip olduğunu ve bu hakların sadece kamu yararı amacıyla ve kanunla sınırlanabileceğini, mülkiyet hakkının kullanımının toplum yararına aykırı olamayacağını belirtmektedir. Bu bakımdan mülkiyet hakkı, kişinin başkasının haklarına zarar vermemek ve yasalar tarafından belirlenen sınırlamalara uyulmak şartıyla, sahip olduğu varlığı istediği gibi kullanma, ondan yararlanma ve tasarrufta bulunma özgürlüğünü sağlayan bir haktır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 704. maddesinde mülkiyet hakkının kapsamına arazi, tapu kütüğünde ayrı sayfaya kaydedilen bağımsız ve sürekli haklar ile kat mülkiyeti kütüğüne kayıtlı bağımsız bölümlerin girdiği, 705. maddesinde, taşınmaz mülkiyetinin kazanılmasının kural olarak tescille gerçekleşeceği; miras, mahkeme kararı, cebrî icra, işgal, kamulaştırma hâlleri ile kanunda öngörülen diğer hâllerde, mülkiyet hakkının tescilden önce kazanılacağı, ancak, bu hâllerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesinin, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlı olduğu hükme bağlanmıştır.
Uyuşmazlıkta; dava konusu İstanbul ili, Beykoz ilçesi, … Mahallesi, eski … ada, … parsel ve eski … ada, … parsel sayılı taşınmazların … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … tarihli, E:…, K:… sayılı kararıyla muris … adına tesciline karar verildiği, bu kararın da Yargıtay aşamasından geçerek 01/11/1977 tarihinde kesinleştiği, dava dosyasında bulunan … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … tarihli, E:…, K:… sayılı kararından anlaşılmaktadır.
Bu durumda, taşınmaz mülkiyetinin kazanılmasını öngören 4721 sayılı Medeni Kanun’un 705. maddesi gereği her ne kadar muris … adına tescil kararı tapuya işlenmemiş olsa da mahkeme kararıyla tescile gerek olmadan mülkiyet kazanıldığından dava konusu taşınmazların Ek 1 no’lu Protokol’ün 1. maddesi ile Anayasa’nın 35. maddesi kapsamında “mülk” kavramı içerisinde yer aldığına tereddüt bulunmamaktadır.
Öte yandan, dava dilekçesinde belirtilen ve … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … tarihli, E:…, K:… sayılı kararının gerekçesinde yer verilen … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … tarihli, E:…, K:… sayılı kararında; İstanbul Belediyesi’nin davalı sıfatıyla davanın tarafı olduğu ve kararı temyiz ettiği hususu dikkate alındığında, dava konusu parselasyon işlemine konu taşınmazların davacılar murisi … adına tesciline karar verildiğinin mülga İstanbul Belediyesince bilindiği açıktır.
Dosya kapsamında yapılan incelemeden; mülga İstanbul Belediyesince alanda yapılan ıslah imar planına göre tesis edilen dava konusu parselasyon sonucunda, davacıların murisi … adına tesciline karar verilen uyuşmazlık konusu parselin parselasyona dahil edildiği ve dağıtım sonucunda İstanbul Belediyesi adına tahsis edildiği anlaşılmaktadır.
Dava konusu parselasyon sonucunda uyuşmazlık konusu parsellerin mülkiyetini mahkeme kararı uyarınca tescilden önce kazanan ancak tapu kütüğüne tescil edilmediği için tasarrufta bulunamayan …’nun mirasçılarının, davanın tarafı olmaları nedeniyle mülkiyetin mahkeme kararı ile …’na geçtiğini bilmesi gereken idarenin işlemi sonucunda mülkiyet hakkından yoksun bırakıldığı anlaşılmakta olup ortaya çıkan hukuka aykırı durumun hukuk düzenince korunması beklenemez. Dava konusu işlem nedeniyle mülkiyetten yoksun bırakılmalarının söz konusu olmasından ötürü davacıların mahkemeye erişim hakkı kısıtlanmadan mülkiyet haklarının korunmasının sağlanması gerekmektedir.
Diğer yandan, Anayasa Mahkemesinin 10/04/2003 tarihli, E:2002/112, K:2003/33 sayılı ve 17/03/2011 tarihli, E:2009/58, K:2011/52 sayılı kararlarında, mülkiyet hakkının zaman ötesi niteliğe sahip olduğuna, bu hakkın zamanaşımına uğramamasının hukukun genel ilkelerinden birisi olduğuna vurgu yapılmıştır.
Anayasa ile güvence altına alınan temel hak ve özgürlüklerden birisi olan mülkiyet hakkının zaman ötesi niteliği göz önünde bulundurulduğunda, bu hakkın ihlal edildiğinden bahisle söz konusu ihlalin kaldırılmasına yönelik gerekli işlemlerin yapılması istemiyle ilgililer tarafından 2577 sayılı Kanun’un 10. maddesi uyarınca her zaman idareye başvurulabileceğinin ve bu başvurunun reddedilmesi halinde aynı Kanun’un 7. maddesinde öngörülen 60 günlük yasal süresi içinde söz konusu işleme karşı dava açılabileceğinin kabulü gerekmektedir.
Bu itibarla, öncelikle davacıların mirasçılık durumunun ilk derece mahkemesince tespit edilip dava açma ehliyetine ilişkin tereddütlerin giderilmesi ve ehliyet hususunun aşılması halinde işin esasına girilmesi ve yerinde yaptırılacak keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenecek raporun dikkate alınması suretiyle yapılacak inceleme sonucunda bir karar verilmesi gerektiğinden davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmesinde isabet bulunmamaktadır.
Bu durumda davanın süre aşımı nedeniyle reddi yolunda verilen Mahkeme kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun reddine dair kararda isabet görülmemektedir.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. 2577 sayılı Kanunun 49. maddesine uygun bulunan davacının temyiz isteminin kabulüne,
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle süre aşımı nedeniyle reddine ilişkin Mahkeme kararına yönelik olarak yapılan istinaf başvurusunun reddi yolundaki temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesine gönderilmesine, 20/06/2023 tarihinde, kesin olarak, oybirliğiyle karar verildi.