📜 Danıştay Karar Künyesi
8. Daire – 2022/3953 – 2024/267 – 30.01.2024
🔎 Karar Özeti
Temyiz istemi üzerine yapılan incelemede, müdahil avukatın baro levhasına yazılma talebinin reddine ilişkin İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenmesi sonucunda hukuka aykırı bulunmuş ve Anayasa Mahkemesi kararı doğrultusunda müdahilin baro levhasına yazılmasına engel olacak ceza soruşturması nedeniyle iddianın kabul edilmediği belirlenmiş, bu sebeple Bölge İdare Mahkemesi kararı bozularak davanın yeniden görülmesine karar verilmiştir.
Karar İçeriği
T.C.
D A N I Ş T A Y
SEKİZİNCİ DAİRE
Esas No : 2022/3953
Karar No : 2024/267
TEMYİZ EDEN : 1- (DAVALI) …Birliği
VEKİLİ : Av. …
2- (DAVALI YANINDA MÜDAHİL) …
KARŞI TARAF (DAVACI) : …Bakanlığı
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : …Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin …gün ve E:…, K:…sayılı kararının, temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı Bakanlık tarafından, Hakim olarak görev yapmakta iken Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun …tarih ve …sayılı kararı ile meslekten çıkarılan …’ün levhaya yazılma talebinin İstanbul Barosu Yönetim Kurulunca reddine ilişkin karara karşı yapılan itiraz üzerine Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu tarafından verilen söz konusu kararın kaldırılmasına ve baro levhasına avukat olarak yazılma talebi hakkında karar verilmek üzere dosyanın gönderilmesine ilişkin kararın bir daha görüşülmek üzere geri gönderilmesi neticesinde ilk kararda ısrar edilmesine ilişkin Türkiye Barolar Birliği’nin …tarih ve E:…, K:…sayılı kararının iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: …İdare Mahkemesince verilen …tarih ve E:…, K:…sayılı kararda; Mahkememizin …tarih ve E…, K…sayılı kararıyla verilen dava konusu işlemin iptaline dair kararın, …Bölge İdare Mahkemesi … İdare Dava Dairesi’nin …tarih ve E…, K….sayılı kararı ile istinaf başvurularının reddine karar verilerek kesinleştiği, davacı tarafından 2018/12324 başvuru numarasıyla Anayasa Mahkemesi’ne yapılan bireysel başvurunun, Anayasa Mahkemesi Birinci Bölümünün 04/11/2020 tarih ve 2018/12324 Başvuru Numaralı Kararı’yla Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiği gerekçesiyle kabul edilerek, dosyanın, 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmak suretiyle yeniden yargılama yapılmak üzere Mahkemelerine gönderilmesi üzerine bakılan davanın açıldığı, Anayasa Mahkemesi tarafından, 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilirken idari eylem ve işlem niteliğinde karar verilemeyeceği, Anayasa Mahkemesi ihlalin ve sonuçlarının nasıl giderileceğine hükmederken idarenin veya yargısal makamların ya da yasama organının yerine geçerek işlem tesis edemeyeceği Anayasa Mahkemesi, ihlalin ve sonuçlarının nasıl giderileceğine hükmederek gerekli işlemlerin tesis edilmesi için kararı ilgili mercilere göndeceği (Şahin Alpay (2) B. No: 2018/3007; Aligül Alkaya ve diğerleri B. Nu: 2016/12506 sayılı kararı) bu bağlamda Anayasa Mahkemesi kural olarak ihlalin ve sonuçlarının nasıl ve hangi araçlarla ortadan kaldırılacağı hususunda ilgili mercilere takdir yetkisi bırakacağı (Savaş Çetinkaya, B. Nu: 2012/1303) ilgili merci ihlal kararının niteliğini dikkate alarak bu ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için gerekenleri yapacağı, Anayasa Mahkemesi’nin birçok kararında vurguladığı gibi Anayasa Mahkemesi, herhangi bir hak ihlalinin mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmedeceği, anılan yasal düzenleme, usul hukukumuzdaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngördüğü, bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmadığı, dolayısıyla böyle bir karar üzerine ilgili mahkemenin yasal yükümlülüğü, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirttiği doğrultuda devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmek ve sonrasında oluşan yeni kanıt durumuna göre yargılamanın sonucuna dair değerlendirmelerde bulunarak ve ulaşılan vicdani kanıya göre yeni bir hüküm kurmak olduğu, İhlal kararında belirtilen ilkeler doğrultusunda uyuşmazlık incelendiğinde; UYAP kayıtları ile dava dosyası içeriği bilgi ve belgelerden; baro levhasına yazılma talebinde bulunan müdahil … hakkında (FETÖ/PDY) silahlı terör örgütüne üye olma suçundan dolayı …Ağır Ceza Mahkemesinin …sayılı esasına kayden açılan davanın derdest olduğu anlaşıldığından, adı geçene isnat edilen fiilin niteliği, baro staj listesine yazılması durumunda yürütülecek kamu hizmetinin önemi ve özelliği dikkate alındığında, ceza kovuşturması sonucunun beklenmesinin yerinde olacağı kanaatine varılmış olup, adı geçenin bu aşamada baro levhasına yazılmasına ilişkin işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: İstinaf başvurusuna konu kararın hukuka ve usule uygun olduğu, ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI :
Davalı Türkiye Barolar Birliği tarafından, işlem tarihinde müdahil hakkında ceza kovuşturması bulunmadığı, davacı Bakanlığın işlemin hukuka aykırılığı ile ilgili ileri sürdüğü sebep unsurunun müdahilin Hakimlikten ihraç edilmesi olduğu, bu gerekçenin de Anayasa Mahkemesi Kararı ile çürütüldüğü, işlemde hukuka aykırılık olmadığı, kararın bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
Davalı yanında müdahil tarafından, işlem tarihinde hakkında ceza kovuşturması bulunmadığı, sonradan açılan söz konusu ceza kovuşturmasının da beraatle sonuçlandığı, temyize konu kararla Anayasa Mahkemesi kararının hiçe sayıldığı, kararın bozulması gerektiği ileri sürülmüştür.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davacı tarafından, kararın hukuka uygun olduğu belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmuştur.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’İN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Sekizinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Hakim olarak görev yapmakta iken Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun …tarih ve …sayılı kararı ile meslekten çıkarılan …’ün, İstanbul Barosu Yönetim Kurulu tarafından verilen baro levhasına yazılma isteminin reddine ilişkin karara karşı yapılan itiraz üzerine Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu tarafından verilen söz konusu kararın kaldırılmasına ve baro levhasına avukat olarak yazılma talebi hakkında karar verilmek üzere dosyanın gönderilmesine ilişkin kararın bir daha görüşülmek üzere geri gönderilmesi neticesinde ilk kararda ısrar edilmesine ilişkin Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulunun …tarih ve E:…, K:…sayılı kararının iptali istemiyle açılan davada “dava konusu işlemin iptaline” ilişkin İdare Mahkemesinin …tarih ve E…, K….sayılı kararının …Bölge İdare Mahkemesi …İdare Dava Dairesi’nin …tarih ve E…, K…sayılı kararı ile istinaf başvurularının reddine karar verilerek kesinleştiği, Mahkemenin … tarih ve E…, K…sayılı kararına karşı davacı tarafından Anayasa Mahkemesine 2018/12324 başvuru numarasıyla yapılan bireysel başvuru üzerine, Anayasa Mahkemesinin 04/11/2020 tarihli ve 2018/12324 Başvuru Numaralı kararı ile hak ihlali tespit edilerek hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi üzerine bakılan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 1. maddesinde, avukatlığın, kamu hizmeti ve serbest bir meslek olduğu ve yargının kurucu unsurlarından olan bağımsız savunmayı serbestçe temsil ettiği belirtilmiş; “Avukatlığa kabulde engeller” başlıklı 5. maddesinde, “Aşağıda yazılı durumlardan birinin varlığı halinde avukatlık mesleğine kabul istemi reddolunur: a) Türk Ceza Kanununun 53. maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı iki yıldan fazla süreyle hapis cezasına ya da Devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmak, b) Kesinleşmiş bir disiplin kararı sonucunda hakim, memur veya avukat olma niteliğini kaybetmiş olmak, c) Avukatlık mesleğine yaraşmayacak tutum ve davranışları çevresince bilinmiş olmak, d) Avukatlık mesleği ile birleşemeyen bir işle uğraşmak, e) Mahkeme kararı ile kısıtlanmış olmak, f) İflas etmiş olup da itibarı iade edilmemiş bulunmak (Taksiratlı ve hileli müflisler, itibarları iade edilmiş olsa dahi kabul olunmazlar), g) Hakkında aciz vesikası verilmiş olup da bunu kaldırmamış bulunmak, h) Avukatlığı sürekli olarak gereği gibi yapmaya engel vücut veya akılca malûl olmak.
Birinci fıkranın (a) bendinde sayılan yüz kızartıcı suçlardan biri ile hüküm giymiş olanların cezası ertelenmiş, paraya çevrilmiş veya affa uğramış olsa da avukatlığa kabul edilmezler.
Adayın birinci fıkranın (a) bendinde yazılı cezalardan birini gerektiren bir suçtan kovuşturma altında bulunması halinde, avukatlığa alınması isteği hakkındaki kararın, bu kovuşturmanın sonuna kadar bekletilmesine karar verilebilir.
Şu kadar ki, ceza kovuşturmasının sonucu ne olursa olsun avukatlığa kabul isteğinin geri çevrilmesi gereken hallerde, sonuç beklenmeden istek karara bağlanır.” kuralına yer verilmiştir. (24/11/2021 tarih ve 7343 sayılı Kanun’un 25. maddesiyle bu fıkrada yer alan ‘Kovuşturma altında bulunması’ ibaresi ‘hakkında kamu davası açılmış olması’ şeklinde değiştirilmiştir.)
23.07.2016 tarihli, 29779 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname’nin 1. maddesinde, ”Bu Kanun Hükmünde Kararnamenin amacı, 20/7/2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında, darbe teşebbüsü ve terörle mücadele çerçevesinde alınması zaruri olan tedbirler ile bunlara ilişkin usul ve esasları belirlemektir.”; 3. maddesinde, ”Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında Anayasa Mahkemesi Genel Kurulunun salt çoğunluğunca; Yargıtay daire başkanı ve üyeleri hakkında Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunca; Danıştay daire başkanı ve üyeleri hakkında Danıştay Başkanlık Kurulunca; hâkim ve savcılar hakkında Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Genel Kurulunca ve Sayıştay meslek mensupları hakkında Sayıştay Başkanının başkanlığında, başkan yardımcıları ile Sayıştay Başkanı tarafından belirlenecek bir daire başkanı ve bir üyeden oluşan komisyonca meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına karar verilir. Görevlerine son verilenlerin silah ruhsatları ve hususi damgalı pasaportları iptal edilir ve bu kişiler oturdukları kamu konutlarından veya vakıf lojmanlarından onbeş gün içinde tahliye edilir.”; 4. maddesinde, ”(1) Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen;…çıkarılır. (2) Birinci fıkra uyarınca görevine son verilenler bir daha kamu hizmetinde istihdam edilemez, doğrudan veya dolaylı olarak görevlendirilemezler…” kuralları düzenlenmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Baro levhasına yazılma işlemine karşı açılan iptal davasında hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiası ile ilgilinin … başvuru numaralı başvurusu ile ilgili olarak Anayasa Mahkemesi Birinci Bölümünün 04/11/2020 tarih ve 2018/12324 Başvuru Numaralı Genel Kurul Kararı’nda; “…29. Anayasa Mahkemesi, eldeki başvuruda uygulanacak ilkeleri başvuruya benzer olgu ve iddiaları içeren M.B. kararında belirlemiştir. ….
33. M.B. başvurusuna ilişkin kararda; başvurucunun kamu görevinden ihraç edildikten sonra kamu hizmeti sayılan avukatlık mesleğinde istihdam edilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle avukatlık mesleğine kabul edilme şartlarını taşımadığı yolunda ulaşılan kanaatin, kanun hükmünün öngörülebilir olmayan genişletici yorumuna dayandığı belirtilmiştir. Bu yorumun başvurucunun medeni hakkıyla ilgili olarak açılan davada usule ilişkin güvenceleri anlamsız hâle getirdiği ve başvurucu aleyhine karar verilmesinde belirleyici olduğu dolayısıyla bunların bir bütün olarak yargılamanın hakkaniyetini zedelediği kanaatine varılmıştır. … 34.Somut olayda da kamu görevinden çıkarılan başvurucuların baro levhasına/staj listesine kaydedilmelerine ilişkin işlemlerin Mahkeme tarafından avukatlık mesleğinin kamu görevi olduğu ve ilgili KHK’lar gereği kamu görevinden ihraç edilen başvurucuların bir daha kamu görevinde istihdam edilemeyecekleri gerekçesiyle iptal edildiği tespit edilmiştir. Bu durumda yukarıda anılan kararlarda ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir husus bulunmadığından başvurucuların Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. … 36.Başvurucular; ihlalin tespit edilmesini istemiş, yeniden yargılanma ve tazminat talebinde bulunmuştur. 37. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir ( [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018). Mahkeme diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019). 38. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57). 39.İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde, usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§ 58-59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66-67). 40.İncelenen başvuruda, Mahkemenin olayda uygulanan hukuk kuralını usule ilişkin güvenceleri anlamsız hâle getirecek şekilde ve öngörülemez biçimde yorumlaması sebebiyle hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmıştır. 41. Bu durumda hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere ekli tablonun D sütununda belirtilen Mahkemelere gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir. 42.İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. …” gerekçeleri ile Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda yer verilen kararı doğrultusunda, müdahilin 667 sayılı KHK kapsamında kamu görevinden çıkarılmasının müdahilin baro levhasına avukat olarak yazılmasına engel teşkil etmeyeceği hususunda bir tereddüt bulunmamaktadır.
Uyuşmazlıkta, davacı idarenin dava konusu işlemin iptali için gerekçe olarak öne sürdüğü hususların müdahil hakkında devam eden ceza soruşturması ve müdahilin kamu görevinden ihraç edilmiş olması olduğu, idare mahkemesince müdahilin ihraç edilmiş olması gerekçe gösterilerek dava konusu işlemin iptali yolunda karar verildiği, Anayasa Mahkemesi kararı sonrasında ise müdahil hakkında FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olma suçundan devam eden yargılamanın müdahilin baro levhasına yazılmasına engel teşkil edeceği gerekçesiyle dava konusu işlemin iptali yolunda karar verildiği, idari yargıda her ne kadar resen araştırma ilkesi bulunsa da bu ilkenin hukuki güvenlik ilkesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, ülkemizde idari ve ceza yargı sürecinin çeşitli nedenlerle değişkenlik gösterebildiği, dava açılması sonrasında ilgili hakkındaki ceza sürecinde (beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, HAGB vb. ilgili lehine değerlendirilebilecek durumlar dışında) yaşanan gelişmelerin karara esas alınması durumunda, ceza yargılaması hızının ya da idari yargı hızının benzer durumda olan kişiler hakkında farklı hukuki sonuçlar doğmasına neden olabileceği, bunun da hukuki güvenlik ilkesi ile çelişeceği, müdahil hakkında dava açıldığı tarihteki hukuki statü dikkate alınarak değerlendirme yapılması gerektiği, Avukatlık Kanununun 5/1-a maddesinde belirtilen bir suçtan ceza soruşturması yürütülmesinin baro levhasına kayda engel olmayacağı (Anayasa Mahkemesi’nin, 2019/20904 Başvuru Numaralı ve 15/04/2021 tarihli Genel Kurul Kararı), bu kapsamda dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Bu itibarla, dava konusu işlemin iptali yönündeki … İdare Mahkemesi kararına yönelik istinaf isteminin reddine ilişkin temyize konu Bölge İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. 2577 sayılı Kanun’un 49. maddesine uygun bulunan temyiz isteminin kabulüne,
2. …Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin …gün ve E:…, K:…sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın yukarıda belirtilen Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesine gönderilmesine, kesin olarak 30/01/2024 tarihinde oybirliği ile karar verildi.