📜 Danıştay Karar Künyesi
Vergi Dava Daireleri Kurulu – 2024/51 – 2024/846 – 02.10.2024
🔎 Karar Özeti
Danıştay kararında, hisse devri sonrasında ortağın sorumluluğunun devam ettiği ve ortaklık payının devredilmesinin sorumluluğu kaldırmadığı vurgulanarak ödeme emri iptal edilmiş.
Karar İçeriği
T.C.
D A N I Ş T A Y
VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2024/51
Karar No : 2024/846
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Defterdarlığı (… Vergi Dairesi Müdürlüğü)
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı adına, … Elektronik Dış Ticaret Limited Şirketinden tahsil edilemeyen 2004, 2005 ve 2006 yıllarının muhtelif vergilendirme dönemlerine ilişkin kamu alacaklarının tahsili amacıyla şirket ortağı sıfatıyla düzenlenen … tarih ve … takip numaralı ödeme emrinin iptali istemiyle dava açılmıştır.
… Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı:
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un olay tarihinde yürürlükte bulunan 35. maddesi uyarınca limited şirket ortağının şirketin ödenmemiş vergi borcundan sorumluluğu ortaklık payına bağlı olup ortağın anılan madde uyarınca takibi için şirketin vergi borcunun doğumu anında değil vergi borcunun şirketten tahsil imkânı bulunmadığının tespiti anında ortak sıfatını haiz olması gerekmektedir.
6183 sayılı Kanun’un 35. maddesine 06/06/2008 tarihinden itibaren yürürlüğe girmek üzere 5766 sayılı Kanun’la eklenen fıkra hükmü ile limited şirket ortağının şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan şahısların devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden müteselsilen sorumlu tutulacakları öngörülmüştür.
5766 sayılı Kanun’un gerekçesinde de 06/06/2008 tarihinde yürürlüğe giren düzenleme ile limited şirket ortakları yönünden müteselsil sorumluluğun getirildiği, böylece hissesini devreden ortağın borcunu ödemesinin sağlanacağı, diğer yandan da devralan şahısların limited şirket hissesinin değerini borçluluk durumunu da göz önüne alarak belirlemesine imkân verileceği vurgulanmıştır.
Buna göre limited şirket ortakları şirketteki hisselerini devretmiş olsalar dahi şirketin ödenmemiş vergi borçlarından dolayı 06/06/2008 tarihinden sonraki dönemler için şirket hisselerini devralan ortakla birlikte müteselsilen sorumlu olacaklardır. Ancak asıl amme borçlusunun vergi borçları, 06/06/2008 tarihinden önceki dönemlere ilişkin ise şirketteki hisselerini devreden ortağın sorumluluğundan söz edilemeyecektir.
Olayda, 06/06/2008 tarihinden önceki bir tarihte hisse devir sözleşmesi ile ortaklıktan ayrılan davacının anılan yasal düzenlemeye göre ödeme emri içeriği borçlardan sorumlu tutulmasına olanak bulunmadığından davacı adına söz konusu vergi borçlarının tahsili amacıyla düzenlenen emrinde hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
Vergi mahkemesi bu gerekçeyle ödeme emrini iptal etmiştir.
Davalının istinaf istemini inceleyen … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı:
Vergi Dava Dairesi, istinaf istemine konu edilen kararın usul ve hukuka uygun olduğu gerekçesiyle istinaf istemini reddetmiştir.
Davalının temyiz istemini inceleyen Danıştay Üçüncü Dairesinin 16/10/2023 tarih ve E:2023/3958, K:2023/3769 sayılı kararı:
Limited şirket ortaklarını, şirketten tahsiline olanak bulunmayan kamu alacaklarının ödenmesinden doğrudan doğruya ve payları oranında sorumlu tutan söz konusu yasal düzenleme karşısında, tahsili gereken kamu alacağını yaratan vergilendirmenin ait olduğu dönemde şirketin paylarına sahip ortakların, bu dönemden sonra paylarını devretmiş olsalar da ortaklık sıfatının sürdüğü dönemlere ilişkin şirketin kamu borçlarından kaynaklanan sorumluluklarının kalkacağından söz edilemez.
Dolayısıyla, davacının 17/01/2008 tarihli hisse devri öncesi dönemlere ait borçlardan sorumlu tutulması mümkün olduğundan, davacının ödeme emri içeriği kamu alacaklarından ortak sıfatıyla sorumluluğu değerlendirilmek suretiyle ulaşılacak sonuca göre yeniden karar verilmek üzere Vergi Dava Dairesi kararının bozulması gerekmiştir.
Daire, bu gerekçeyle kararı bozmuştur.
… Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararı:
Vergi Dava Dairesi, ilk kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçeyle ısrar etmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Israr kararının hukuka aykırı olduğu belirtilerek bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’İN DÜŞÜNCESİ: Vergi hukukunda ve kamu icra hukukunda, hukukun genel ilkelerinden olan geriye yürümezlik ilkesi uyarınca, vergiyi doğuran olayın (vergi alacağının) meydana geldiği tarihte yürürlükte bulunan mevzuatın uygulanmasının gerektiği kabul edilmiştir. Bu nedenle ortak sıfatıyla düzenlenen ödeme emirlerinin hukuka uygunluğunun denetiminde dikkate alınacak hukuk kuralının, kamu alacağının şirketten tahsil imkanının bulunmadığının tespit edildiği tarihe göre değil vergiyi doğuran olayın meydana geldiği tarihe göre belirlenmesi gerekmektedir.
6183 sayılı Kanun’un uyuşmazlık konusu dönemde yürürlükte bulunan 35. maddesinde limited şirket ortaklarının asıl borçlu limited şirketten tahsil imkanı bulunmayan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olacakları düzenlenmiştir. Buna göre asıl borçlu şirkete ait vergi alacağının doğduğu dönemde şirketin ortağı olan kişiler ortak olunan dönemlerle ve sermaye hisseleri oranıyla sınırlı olarak amme alacağının ödenmesinden sorumlu olacaktır. Dolayısıyla ortaklık payının kısmen veya tamamen üçüncü kişiye devredilmesi halinin, şirket ortağının Kanun’dan kaynaklanan bu sorumluluğunu ortadan kaldıran bir sebep olarak kabul edilmesi mümkün değildir.
5766 sayılı Kanun ile yapılan değişikliğin ortaklık payını devredenin değil ortaklık payını devralanın sorumluluğunu içeren bir kural niteliğinde olduğu dikkate alındığında, 5766 sayılı Kanun ile yapılan değişikliğin ortaklık payını devreden davacının sorumluluğuna herhangi bir etkisi bulunmamaktadır.
Bu nedenle ödeme emrinin hukuka uygun olup olmadığı yönünden yeniden karar verilmek üzere ısrar kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY:
Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde yayımlanan ilana göre davacı 17/01/2008 tarihli hisse devir sözleşmesi ile asıl borçlu şirketteki hisselerini devretmiştir.
İLGİLİ MEVZUAT:
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un “Limited şirket ortakları, şirketten tahsil imkanı bulunmayan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulurlar.” şeklindeki 35. maddesinde yer alan “şirketten tahsil imkanı bulunmayan” ibaresi, 06/06/2008 tarihli ve 26898 (mükerrer) sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5766 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 3. maddesi ile, “şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan” şeklinde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki iki fıkra eklenmiştir.
“Ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan şahıslar devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur.
Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur.”
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 8. maddesinin üçüncü fıkrasında vergi kanunlarıyla kabul edilen haller müstesna olmak üzere mükellefiyete veya vergi sorumluluğuna müteallik özel mukavelelerin vergi dairelerini bağlamayacağı hükme bağlanmıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Kural olarak, hukukun genel ilkelerinden olan kanunların geriye yürümezliği ilkesi uyarınca, kanunların yürürlüğe girdiği tarihten önce gerçekleşen olaylara uygulanma imkanı bulunmamaktadır.
06/06/2008 tarihli ve 26898 (mükerrer) sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5766 sayılı Kanun’un 3. maddesi ile 6183 sayılı Kanun’un 35. maddesine eklenen ve amme alacağından şirket ortağı sıfatıyla sorumlu tutulan şahıslar hakkında birtakım yeni düzenlemeler getiren ikinci ve üçüncü fıkranın geriye yürütülerek 06/06/2008 tarihinden önce gerçekleşen olay ve fiiller neticesinde tahakkuk eden vergi ve kesilen cezaların tahsiline uygulanması mümkün değildir. Bu durumda, uyuşmazlığın davacının sorumlu tutulduğu vergiyi doğuran olay ve cezayı gerektiren fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte bulunan 6183 sayılı Amme Alacakları Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 35. maddesi uyarınca çözümlenmesi gerekmektedir.
6183 sayılı Kanun’un uyuşmazlık konusu dönemde yürürlükte bulunan 35. maddesinde limited şirket ortaklarının asıl borçlu limited şirketten tahsil imkanı bulunmayan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olacakları düzenlenmiştir. Bu düzenlemeden asıl borçlu şirkete ait amme alacaklarının doğduğu dönemde şirketin ortağı olan kişilerin ortak olunan dönemlerle sınırlı olarak amme alacağının ödenmesinden sorumlu olacağı anlaşılmakla birlikte ortaklık payının kısmen veya tamamen üçüncü kişiye devredilmesinin şirket ortağının Kanun’dan kaynaklanan bu sorumluluğunu ortadan kaldırması mümkün değildir.
Nitekim ortaklık payının kısmen veya tamamen üçüncü kişiye devrine ilişkin sözleşmeler niteliği itibarıyla özel hukuk sözleşmeleri olup 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 8. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca mükellefiyete veya vergi sorumluluğuna ilişkin özel sözleşmeler vergi dairelerini bağlamayacaktır.
Bu nedenle limited şirket ortağının hisse devriyle birlikte asıl borçlu şirkete ait kamu borçlarından kaynaklanan sorumluluğunun tümüyle sona ereceği gerekçesiyle verilen kararda hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
Öte yandan, bozma kararı üzerine davacının 17/01/2008 tarihli hisse devir sözleşmesi ile şirketten ayrıldığı ve bu tarihten sonra doğan şirket borçlarından şirket ortağı sıfatıyla sorumluluğunun bulunmadığı, sorumlu olduğu dönemlerdeki sermaye payı, amme alacağının asıl borçlu şirketten tahsili amacıyla yapılan takibin usulüne uygun olarak tamamlanıp tamamlanmadığı ve amme alacağının zamanaşımına uğrayıp uğramadığı gibi hususlar da değerlendirilerek yeniden karar verilmesi gerektiği tabiidir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1- Davalının temyiz isteminin KABULÜNE,
2- … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararının BOZULMASINA,
3- Yeniden verilecek kararda karşılanacağından, yargılama giderleri hakkında hüküm kurulmasına gerek bulunmadığına,
02/10/2024 tarihinde oyçokluğuyla kesin olarak karar verildi.
X – KARŞI OY: Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçe karşısında ısrar kararının bozulmasını gerektirecek nitelikte bulunmadığından, istemin reddi gerektiği oyu ile karara katılmıyoruz.